Quantcast
Channel: Aceto Balsamico
Viewing all 552 articles
Browse latest View live

Avrupa'nın Hayalet Stadyumları

$
0
0

Euro 2016’nın açılış maçına 48 gün var ve bu turnuvanın ev sahipliğini elimizden alan Michel Platini ülkesi Fransa’daki Avrupa Şampiyonası’nı futboldan men edildiği için şeref tribününden değil, televizyondan izleyecek. Bir büyük futbol organizasyonuna ev sahipliği yapmak için elbette ki tek kriter modern stadyumlar değil ama bizim yeni stadyum projelerinde biten ve devam edenlerle birlikte Avrupa’da fark yarattığımız da fark attığımız da ortada. İstanbul’da Türk Telekom Arena ve Başakşehir Fatih Terim Stadyumu, Kayseri, Rize, Antalya, Konya, Bursa’dan sonra neredeyse iki yılda üstelik de eskisinin yerinde inşa edilen Vodafone Arena’nın ardından Sivas, Trabzon, Gaziantep, Ankara, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya, Samsun, Malatya da yeni stadyumlarına kavuşacak. Üç yıllık vadede 18 stadyum projesi ve 510 bin seyirci kapasitesiyle 2020’den sonra bir Avrupa Şampiyonası ya da Dünya Kupası düzenlememiz için karşımızda bir Platini deği üç Platini dursa fayda etmeyecek. Bu ülkenin gençleri ve çocuklarının böylesine büyük bir organizasyona şahitlik edecek olmaları umudumu hiç yitirmeden yine Avrupa’ya uzanalım. 

Geride kalan haftada Barcelona, sonunda yeni Camp Nou projesini tanıttı. Katalanlar, 98 bin kapasiteli futbol mabedlerini yıkıp yapmak yerine modernize edecekler ve kapasiteyi sadece 6 bin yükseltirken, tek tribünün üstü kapalı stadyumu son teknoloji çatıyla kapatacaklar. Bu proje ise 3 yıllık bir süreye ihtiyaçları var ve yeni mini stadyumla birlikte ancak 2021-22 sezonunu hedef gösteriyorlar. Valencia, 2007 yılında inşaatına başlanan ama kulübün borç batağına batması nedeniyle hayaler proje haline gelen Yeni Mestalla’ya ne zaman taşınacağını bilmiyor. 61.500 kapasiteli yeni Mestalla’nın 2011’de bulunan finans kaynağı da son anda çekilince soğuk ve gri betonlar Valensiya 
şehrinin kabusu haline geldi. 

Madrid’de Real Madrid, Santiago Bernabeu için defalarca yenileme projesi sunarken, şehrin göbeğindeki efsane stadyumun çevresindeki yoğun nüfus yüzünden Madrid Belediyesi bu planları her seferinde geri çevirdi. Madrid’in öteki yakasında ise Atletico Madrid yeni stadı La Peinata’yı bekliyor. Bu sezon başında açılması planlanan ama yıllardır geciken 68 bin kapasiteli stadyumda inşaat son dönemde yine nakit sıkıntısı yüzünden yavaşladı. Atletico Madrid’in gelecek sezon da emektar stadı Vicente Calderon’da olacağı kesin. İspanya’da yeni stadını eskisinin yanında yapan A. Bilbao, Yeni San Mames’i lokasyon zorluğu yüzünden parça parça inşaa etmek zorunda kalsa da bugün İspanya’nın gururu haline geldiler.

İtalya’da Angelli Ailesi’nin patronajındaki Juventus, Dünya Kupası için Alpler’in eteğinde yapılan ve sahaya uzak tribünleriyle taraftarın hiç sevemediği Stadio Delle Alpi yerine 120 milyon Euro’ya 41 bin 475 kapasiteli Avrupa’nın en modern stadyumlarından biri olan Juventus Arena’yı inşaa etti. Çizme’de Udinese de bu sezon yeni stadı, 25 bin kapasiteli Friuli’ye kavuşurken, aynı stadı kullanan Milano ekipleri Milan ve Inter’in yeni San Siro projesi gibi, Roma’da da Lazio ve Roma’nın yeni stadyum hayallerine şimdilik dozer sesi eşlik edebilmiş değil. 

Almanlar, 2006 Dünya Kupası’na ev sahipliğine hazırlanırken yaptıkları yeni stadyumlarıyla sıralarını savarken, Haziran-Temmuz’da Euro 2016’ya sahne olacak Fransa’da Bordeaux, Lille, Lyon ve Nice şehirleri yeni stadyumlarına kavuştu. Ruslar, 2018 Dünya Kupası için en büyüğü 66 bin 800, en küçüğü ise 35 bin kapasiteli yedi yeni stadyum inşaa ederken, futbolun anavatanı İngiltere’de Arsenal ve Manchester City’den sonra Tottenham da 2018’e yetişmesi beklenen 61 bin kapasiteli yeni White Hart Lane’in hayalini kuruyor. 

Ali Sami Yen’in kale arkalarına, Şükrü Saracoğlu’nun Maraton’ununa, İnönü’nün kapalısında iki direk arasına, Hüseyin Avni Aker’in Yattara tribününe selam etmenin vaktidir. Kimbilir belki de bir gün dokuz futbol sahası büyüklüğünde zemine sahip, 220 bin kapasiteli Prag’da Strahov Stadyumu’nun başına gelenlerden bahsederiz.



İtalyansız Serie A Maçı

$
0
0

İtalya Serie A tarihinde bir ilk olduğu için bu 11'ler burada dursun. Inter-Udinese maçında sahaya çıkan 22 futbolcu da yabancı... 

Juventus

$
0
0

10 yıl önce 9 Temmuz akşamı Berlin’de Zinedine Zidane, Materazzi’ye kafa atmış, İtalyanlar adına son sözü, sağına atlayan Barthez’in soluna doksana vuran Fabio Grosso söylemişti. Ertesi gün La Gazzetta dello Sport, yüzyılı aşan tarihinin belki de en unutulmaz manşetiyle çıktı: “Tutto Vero”. (Her şey gerçek. İtalyan Dünya Şampiyonu.) İki milyondan fazla satan 10 Temmuz 2006 tarihli gazetede Dünya Kupası ellerinde yükselen Fabio Cannavaro, o yaz Real Madrid’e transfer oldu. İbrahimoviç, Inter’e gitti. Sezonu şampiyon kapatan Juventus taraftarı ise Dünya Kupası zaferinin sevincini yaşayamadı bile... 


“Calciopoli” skandalı olarak futbol tarihine geçen şike operasyonunun bedelini Juventus büyük ödedi. Kaleci Buffon, Nedved ve Del Piero, ikinci lige düşürülen takımı terk etmediler. Berlin’de son penaltıyı atan Grosso o sezon Inter’e gidip şampiyonluk yaşadı, yolu üç yıl sonra Juventus’a düştü ve beşlemenin ilk ikisinde siyah-beyazlı formayı giydi. Yıllar çabuk geçiyor, o Grosso şimdi Juventus alt yapısında kramponlarını asmış ve antrenörlük hayatının ilk basamaklarını çıkmaya çalışıyor.

2006 skandalına Juventus itiraz etmedi. Eksi puanlarla başladıkları Serie B’den tekrar Serie A’ya yükseldiler. Calciopoli, İtalya’nın ilk şike skandalı değildi ama özelliği bu kez işin içinde maç sonucuna etki eden teknik adam ve futbolcular yoktu. Napoli’yi Maradonalı yıllarda Napoli yapan, ardından Juventus’un genel menajerliğini üstlenen Luciano Moggi, hakem komitesi başkanını ve hakemleri baskı altına almış ve takımın son iki sezondaki şampiyonluğunda kartlar ve düdükler Torino şehri ekibine yaramıştı. FIAT’ın patronu ve İtalya’nın kraliyet ailesi olarak kabul edilen Angelli Ailesi’nin son kuşağından Andrea Angelli bugün bile Calciopoli skandalını kabullenemiyor. Ona göre İtalyan futbolunda herkes herkesle telefonla görüşüyor, hakemleri etkilemeye çalışıyordu ve telefon kayıtlarında yakalanan Juventus olmuştu…

 “Yaşlı Kadın” ( La Vecchia Singora) lakabı Juventus için sık kullanılır. İtalya’nın en eski üçüncü kulübü, “yaşlı” anılmayı hak eder, kadın ise takım kelimesinin İtalyanca karşılığı olan “La Squadra”nın dişi bir kelime olmasından gelir. 1899’da Torino’da Giovanni Angelli tarafından kurulan “Fabbrica İtaliana di Automobili Torino” ya da baş harflerinden doğan kısaltmasıyla tüm dünyada bilinen FIAT, 1923 yılından beri Juventus kulübünün patronu. 


İtalya’da 15 milyonu geçen taraftar kitlesiyle en fazla taraftarı olarak bilinen futbol kulübü olan Juventus, sanılanın aksine kendisine ev sahipliği yapılan Torino şehrinin köklü ailelerinin desteklediği kulüp değil. İtalya’nın kuzey ve güneyi arasındaki kapanmaz ekonomik ve sosyolojik yaraların sarılmasında Juventus, kuzey şehri Torino’da bir tampon bölge aslında. Güneyden FIAT fabrikalarına gelen işçilerin kuşaklar boyunca desteklediği ve ülke içindeki göçlerle taraftar kitlesini kuvvetlendiren Juventus, 32 şampiyonlukla ülkenin iki büyük şehri Milano ve Roma kulüpleri çok ama çok yukarıdan bakıyor İtalyan futbol tarihinde...


Bugün İtalyan Milli Takımı’nın başında, yeni sezonda ise Chelsea’nin başında olacak Antonio Conte yönetiminde 5 yıl önce, son şampiyon Milan’ın önünde ligi zirvede bitirdiklerinde, eski oyuncuları Zlatan İbrahimovic’in “forma giydiği her sezonda şampiyon olan futbolcu” ünvanını tarihe gömmüşlerdi. Mourinho sonrasında çöken Inter, gün gelip Endonezyalı patron Erick Thohir’e satılırken, Milan da 6 yıldır o eski kadrolarını arayınca Berlusconi’yi Çinli milyarderlerle pazarlık masasına oturttu. Yetmedi, Roma ve Lazio da eski zengin ve bonkör patronlarının kurduğu kadroları ararken, “Yaşlı kadın” dört yıl arka arkaya şampiyonluğu kimse kaptırmadı. Üstelik pastanın kreması da o Grosso’nun 10 yıl önce son penaltıyı attığı Berlin’deki Şampiyonlar Ligi finaliydi. Olmadı, Barcelona’ya kaybettiler.

İki yıl önce Milan’dan gelirken taraftarın “Yetersiz, Juventus ayarında değil” diyerek protesto ettiği teknik direktör Allegri, Berlin’de kaybettiği final yetmemiş gibi takımın üç ası Carlos Tevez, Pirlo ve Vidal’e de sezon başlarken veda etmek zorunda kaldı.  Lig tarihinin en kötü başlangıcını yapan ve “Bu sezon şampiyon olamaz, gidenlerin yeri dolmadı” dedirten Juventus, Dybala, Pogba, emektar Chiellini ve Buffon’lu kadrosuyla o kötü grafiğin arkasını 25 maçta 24 galibiyet bir beraberlikle (Bologna) sona erdirdi. Napoli, Roma ve Inter için de “Yaşlı Kadın”a selam durmaktan başka bir seçenek kalmadı.

Arka arkaya 5 şampiyonluk kazandıkları bu dönemde 187 maçın, 136’sını kazanıp sadece 14 maç kaybettiler. 358 gol atıp, 109 gol yediler ve sıkı durun topladıkları 445 puanla, Napoli’ye 92, Roma’ya 104, Milan’a 131 ve Inter’e 157 puan totalde fark attılar. Kulübün başkanı Andrea Angelli ve Türk kız arkadaşı Deniz Akalın, İtalyan futbolunun en popüler çifti… 2006’da takımı terk etmeyen Pavel Nedved ise kulüp yöneticisi olarak Akalın- Angelli çiftinin en yakınındaki isim... Yıldızları Pogba’ya 100 milyon, Dybala’ya ise 80 milyon Euro’luk teklif var...

Torino, hiçbir zaman İtalya’nın en güzel şehri olmadı ama Juventus, ülkenin en iyi yönetilen, patron-kulüp ilişkisini kuran, doğru transferleri yapan kulübü oldu. Onları 1985’de Heysel’de 39 taraftarını kaybeden kulüp olarak da hatırlayabilirsiniz, 2006’daki Calciopoli skandalının baş aktörü olup küme düşen de. Tercih sizin…  


Sürprizlerle Dolu Bir Hayat Jack Mansell ve Galatasaray

$
0
0
2013 yazının sonlarına doğru Sussex bölgesinin sakin bir yerleşimi olan Seaford’da, düzenli bir dairenin oturma odasına tıkılmış durumdaydık. Jack ve Moira Mansell yirmi yıldan fazla bir süredir İngiltere’nin güney kıyısında emeklilik hayatını sürdürüyorlardı. Geçmişi düşününce, Jack’in 1974-1975 sezonunda Galatasaray’ı çalıştırdığını ilk kez nerede okuduğumu hatırlayamıyorum. Otobüs güzergâhımın üzerinde yaşadığını nasıl keşfettiğimi de hatırlayamıyorum. Akşam trafiğinin içinden sıyrılmak için acele etsem de biraz geç kalmıştım; fakat birkaç gün önceki telefon konuşmamızda olduğu gibi kapıyı açan Moira canayakındı. Zamanda geri gidebilsem işten o kadar geç çıkmamış olmayı dilerdim; ama ben mütemadiyen çok yavaştım.
Kapıdan ilk girdiğinizde önceden ne olduğuna veya nasıl yaşadıklarına dair hiçbir ipucu bulamazdınız. Onların neredeyse çeyrek yüzyıllık zamanda, üç farklı kıtada yedi farklı ülkede takım çalıştırdığı sonradan anlaşılırdı. Onlar konuştuğunda, nereye giderlerse gitsinler görevi hep beraber üstlendiklerini, her zaman “birlikte” başardıkları anlaşılıyordu. Jack için bir ses kaydedici ve karmakarışık sorular hazırlamıştım yine de işler beklediğimden farklı şekilde sonuçlandı. Kuşkusuz futbol üzerine konuştuk fakat konuşmanın büyük bölümü İstanbul’daki hayatları üzerineydi. En büyüleyici ve en esrarengiz şehirlerden biri olan İstanbul.
Ailesinin kökleri ülkenin kuzeybatısındaki Lancashire’a uzansa da, futbolcu olarak Jack Mansell kariyerinin büyük çoğunluğunu güney kıyısında geçirmişti, önce Brighton & Hove Albion ve sonra Portsmouth takımlarıyla. Brighton’daki ilk yıllarında antrenörlüğe ilk adımlarını atmış, federasyonun Lilleshall’daki yaz kurslarına katılmıştı. Antrenörlük Direktörü olarak federasyondaki yeni görevini sürdüren Walter Winterbottom tarafından düzenlenen kursların amacı antrenörlük kavramını cesaretlendirmek ve gelişimini sağlamaktı. Ayrıca katılımcılara federasyon nişanı elde etme imkanını sağlıyordu. Zaman içerisinde Winterbottom, sadece kursları yürütmekle kalmayacak aynı zamanda dünya çapında organizasyonu temsil edecek federasyona bağlı eğitmenlerden oluşan bir yapı kuracaktı.
Brighton’dayken, Jack şehrin gençlerini eğitmek üzere okulunu açmıştı. Oyuncuyken çoğu zaman antrenmanlardan sonra takım arkadaşlarıyla çalışırdı ve yönetmek onun için olağan bir kademe olarak gözüküyordu. “Futbol oynarken, bu yapmaktan zevk aldığım bir şeydi. Bunu amaçlamadım, kendiliğinden gelişti” diye anlatmıştı. Apandisit sebebiyle futbola erken veda etmişti, sonrasında yarı profesyonel Eastbourne United ile Metropolitan Ligi’nde oyuncu-menajerlik görevini kabul etmişti. İki çocuk sahibi olarak ailesiyle beraber Sussex’e geri taşındılar.
Konuşmanın bir yerinde Moira federasyondan yurtdışındaki uygun iş imkânlarını istediklerini hatırlamış gibi gözüktü. O devirde dünya üzerindeki tüm ülkelerden takımlar İngiltere Futbol Federasyonu’ndan antrenörlük ve menajer bulma konularında yardım istiyordu. Jack’in denizaşırı antrenörlük deneyimi evvelden vardı, önceki sezonlarda Güney Afrika ve Bermuda’yı ziyaret etmişti. İtibarlı bir antrenör olarak artık bu tecrübelerinden faydalanmalıydı. “O zamanlar fazlasıyla maceraperesttik” demişti Jack “Söz konusu şeye bakar ve ilgimizi çekerse ona giderdik”. Bu macera ruhu Hollanda, Birleşik Devletler ve Yunanistan’da geçen zamanlar sağlamış, arada Rotherham United ve Reading sorumlulukları alınmıştı. “Aşağı yukarı otuz yedi kez taşındık” demişti Moira gülümseyerek; bir yandan gazete kupürlerine hızlı hızlı göz atarken. “Yerleşik hayata alışkın değilim”.
1974 sezonun sonuna gelirken, onunla Türkiye’deki bir iş hakkında temasa geçen Antrenörlük Direktörü Alan Wade olmuştu. Yunanistan’da geçirdiği tecrübesini dikkate alan Federasyon’un, Galatasaray’dan gelen antrenör adayı ricası için onu öne sürdüğünü anımsıyor. “İngiltere Futbol Federasyonu tarafından önerilmek son derece önemliydi” dedi ve yüzündeki gülümsemeyle ekledi “iyi veya kötü olmanız fark etmez”. Başka bir İngiliz ve Salford’dan arkadaşı Brian Birch’in dört yıllık başarılı bir dönem sonunda görev süresi uzatılmamıştı. O zamanlar bile Galatasaray antrenörü için hayati önem taşıyan Fenerbahçe derbisini ligin sonlarına doğru kaybetmesi buna yol açmıştı. Ne Jack ne de Moira’nın iş görüşmesi sürecini hatırlamadıkları öğrenince üzüldüm. Moira resmi bir görüşmenin olup olmadığını bile merak ederken Jack olması gerektiğine kanaat getiriyordu. Hatıralarında yer etmediğine göre önemli bir durum olmamıştı.
Kısaca çocukları hakkında sorular sordum. 60’ların sonunda maaile Hollanda’ya ve sonra Boston’a gitmişti, iki çocukları Steve ve Nick ve yanlarında kedileriyle. Büyük evlat Steve, üniversiteyi kazanınca Reading görevi için Jack ile gelmeyip ABD’de kalmıştı. Küçük Nick, sonraki denizaşırı taşınmalarda Yunanistan’a kadar gelmişti, fakat o da Lancing College’a yatılı öğrenci olunca ebeveynleriyle İstanbul’a gelmedi.
Çiftimiz, geleneksel Doğu ruhuna karşılık emekleyen Batı modernliği arasındaki değişim sürecinin ortasındaki şehre varmıştı. Ben bunları yazdığım sırada, ulusal bir haberde akademist John McManus “Türk hayatındaki başlıca çelişki”yi güzelce tasvir etmişti; uygarlık ve refah timsali ve her şartta ulaşılması gereken Avrupa ve diğer yandan “kültürü, siyaseti ve dini farklı” ve güvenilmez. Avrupa etkisinin örneği olarak şüpheli görülmüş; kulüp Mansell ailesini yeni İstanbul’un ışık saçan sembolü Hilton Hotel’de ağırlamayı uygun bulmuştu. Roman yazarı Orhan Pamuk bu dönemde batılı yeniliklerin ilk kez otelde görüldüğünü anlatmıştı. Adı hamburger olan harika şeyin ilk tadına bakmasını ve annesinin evde kullandıkları çamaşır kurutma makinesini. Birçok gazete buraya görevli bir muhabir atamıştı. Moira otelde kalmanın harika bir şey olduğunu düşünüyordu ve kulüp onlara kendilerine ait bir daire bulduğu zaman üzüldüğünü hatırlayınca kahkahasını tutamadı.
Hilton’u geride bıraktığımızda, İstanbul geleneklerin ağır bastığı, geniş ölçüde fakir bir şehirdi. Türkiye Cumhuriyeti laik olsa da ülke İslam dininin gerekliliklerine göre yaşıyordu. Batılı ziyaretçilerin nazarında İslam adetleri her yerdeydi; eski camiler birbirine geçmiş çatıların uyumunu bozuyor, minareler göğe doğru uzanıyordu. Ezan sesleri şehrin telaşına karışıyordu. Kurban bayramı süresince, fakirinden en zenginine şehrin her mahallesinde binlerce koyun kurban edilmişti. Pamuk, kaldırım taşlarının kanla kaplandığı İstanbul’u bir mezbahayla mukayese ederek tarif etmişti. Ekonomik açıdan, 1960’dan itibaren İstanbul hızlı bir sanayileşme hareketi başlatmış, diğer büyük şehirler gibi Anadolu’dan gelen işçilere ait gecekondulardan oluşan kasabalarla çevrilmişti. Dükkânlardaki yiyecek kıtlığını gören Moira yıldırım çarpmışa dönmüş ve ikisi de özellikle Taksim Meydanı etrafındaki sokakları dolduran dilencileri görünce şok olmuşlardı. Jack, İstanbul’u tarif ederken istemeden de olsa futbola benzetiyordu, şehir iki yarı sahadan oluşuyordu, para ve ciddi fakirlik.
Çiftin şehre varışında birkaç hafta sonra, 1974 yılının temmuz ayında Türkiye, Yunanistan destekli hükümet darbesine cevaben Kıbrıs’a asker çıkarmıştı. İstanbul’daki gergin atmosfer akıllarına geliyor ve Moira özellikle harekât öncesi akşam şehirde yapılması emredilen karartmaları anımsıyor. Krizin büyümesinden ve çatışmalar çıkmasından çoğu kesim korkuyordu. O dönemlerde siyasi şiddet şehrin sokaklarına yabancı bir şey değildi, 1971 ve 1980’de asker botları hüküm sürmüştü. Diğer taraftan Yunan birlikleri sınıra intikal ediyor ve Ege Denizi’nin doğusunda donanma konuşlanıyordu. Felakete doğru gidişat hissedilebiliyordu. Kaderin cilvesi, Jack önceki sene, Papadopoulos’un makamından düştüğü dönemde Yunanistan’da takım çalıştırmıştı. Dört yıl sonra İsrail’de, Lübnan işgali sırasında çalışacaklardı. Krizler onların gelişiyle çıkıyor gibiydi; Jack Reading’de bir arkadaşıyla bu konu üzerinde şakalaştığını hatırlıyor. Arkadaşı, çiftin eve geri dönüşü sonrası Birleşik Krallık’ta çıkacak olası bir krize karşı hazırlık yapmaya başlamıştı.  
Sahada işler daha kolay başlamıştı. Kulüp iç saha maçlarını o dönemde İnönü Stadı’nda oynuyor, stadı şehirdeki rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş ile paylaşıyordu. Jack tesisleri görmeye götürülmüştü, kocaman bir kâseye benzeyen tozlu derinliklere sahip bir kum sahası. Yardımcısı olarak, kulüp Jack’in yanına Tamer Kaptan’ı tahsis etmişti; Kaptan arkadaş canlısı ve İngilizce konuşabilen eski bir Kasımpaşa futbolcusuydu. Teknik direktör yardımcısı olarak sorumlulukları takımdaki sorunları çözmek ve maçlardan sonra basına hitap etmek ile saha dışı sorunları futbol şube sorumlusuna aktarmaktı. Bu görevde Metin Oktay bulunuyordu, Galatasaray tarihinin önemli şahsiyeti altı kez gol kralı olmuştu. 1991’de bir araba kazasında vefat eden Taçsız Kral’ın kariyerindeki 642 gollük rekor hala kırılamamış durumda. İsmi kulübün antrenman tesislerini onurlandırıyor.
Jack’e yabancı ülkelerdeki görevine yaklaşımını sorduğumda ilkeleri kolay anlaşılırdı. O her zaman futbolcularla başlardı. Takım kurmak için kesinlikle teknik kabiliyetin değerlendirilmesi gerekirdi ve keza “oyuncunun sahip olduğu özellikler” ile de ilgilenilmesi gerekirdi. Tecrübeyle sabit olarak “bir futbolcuyu izlerken oyuncunun özellikleri bakımından onda ne aradığınızı bilirdiniz. Bakışının, yaşamının, görünümünün nasıl olduğuna”. Yeni antrenör kesinlikle yetenekli bir kadro miras almıştı, 1972/73 sezonunda ligi ve kupayı kazanan takımın omurgası korunmuştu. Kadrodan birkaç kişi İngilizce konuşuyordu. Çok iyi bir kaleci, Yasin Özdenak, daha sonra kalesini koruyacağı ve kısa süreliğine çalıştıracağı New York Cosmos’a transfer olacaktı. Kale önünde tecrübeli oyuncular Tuncay Temeller, Muzaffer Sipahi ve Ekrem Günalp’ten oluşan defans hattı. Onlara katılan 20 yaşındaki Fatih Terim, güneydeki Adana Demirspor’dan transfer edilmişti. Orta sahada Mehmet Oğuz ve Aydın Güleş uzun zamandır takımdaydı. Ve gol yollarında Metin Kurt, Gökmen Özdenak ve Mehmet Özgül yer alıyordu. Yerel basının zihni taktik disiplin ile meşguldü, yine de o bu konuda konuşmaya tenezzül etmemiş daha ziyade taktiksel basitliğe inancını önemsemişti.
İlk lig maçı öncesi Jack çıkış tünelinde kurban kesimi için durdurulduğunu hatırlıyordu. Bir ses duvarına çarpmıştı, eşikten geçtiklerinde akan kana basmışlardı. Bu dini görevin yerine getirilmesinin katkısı olup olmadığını söyleyemeyiz ama 2-0’lık Giresunspor galibiyetiyle sezona müspet bir başlangıç yapılmış, kulüp ilk on maçında mağlubiyet görmemiş, önemsiz iki gol yemişti. Stadyumlar her zaman doluydu ki Moira kendisinin bile içerideki maçlarda boş yer bulmak durumunda olduğunu hatırladı. Jack hayatında ilk kez, daha önceden bilmedikleri ünlü olma deneyimini yaşamıştı. Daha önceden de başarılı olmuşlardı fakat takdiri ağırbaşlılıkla karşılamayı öğrenmişlerdi. Moira bana Jack’in Reading’teki ilk döneminde nasıl yere göğe sığdırılamadığını anlatmıştı, yine de bir sezon sonra kovulmuştu. İstanbul’daki tepkinin yoğunluğu ise farklı bir yerdeydi. Bir keresinde bir adamın önlerinde durup Jack’in ayağını öpmeye çalıştığını hatırladılar. Çiftin tamamıyla rahat hissettikleri bir durum değildi ve kısa zamanda bundan kaçmanın zor olduğunu fark ettiler. “Bir süre sonra sinirlerinizi bozuyor”, hem fikirdiler; ilk başta yeniydi ama sonra can sıkıcı olmaya başladı.
Konuşmamız mutlu bir biçimde sahadan hayata dönmüştü ve Moira İstanbul’da ne kadar çok eğlendiklerini saklamıyordu. Etraflarının kalabalık olduğunu ve ziyaretçilerin dünyanın her tarafından geldiğini hatırlıyordu, buna rağmen çoğu sima yok olmuştu. Renzo adında Hilton’da piyano çalan bir İtalyanla ilk günlerde ahbap olmuşlardı. Çoğu toplantıda Amerikan aksanı ağır basıyordu, şehirde görevli Birleşik Devletlerin Hava Kuvvetleri personeli genellikle yanlarında olurdu, ayrıca orada yaşayıp çalışan Türkler vardı. Ara sıra kulüptekilerle akşam yemeği yiyor ve bazen yerli bir gazeteci ve İngiliz eşiyle çay içiyorlardı. Çiftimiz Tamer Kaptan’ı çok seviyordu, oyuncu ve teknik kadrodan sadece onunla arkadaşça vakit geçirmişlerdi. Fırsat bulduklarında dışarıda yemek yiyorlar ve restoran sahiplerinin onları taze et ve balıklarını göstermek için mutfaklarına davet ettiklerini anlattılar. Bazı hatıralar akla gelmemek konusunda inatçıydı, fakat pek çok unutulmuş karakter yeniden hatırlandı. İsimleri ise günümüze gelene kadar ağır ağır kaybolmuştu; Moira’nın umutsuzca bir adamı üst kattaki Pirelli lastikli adam olarak hatırlamasına gülmüştük.
Ailelerine ve arkadaşlarına duydukları özlemi öğrenme konusunda istekliydim. Jack “Mansellerin Tatil Köyü”nden bahsederken Moira gülümsüyordu. Ardı arkası kesilmeyen arkadaş ve aile üyelerinin ziyaretleri için bu sevecen ismi bulmuştu. Oğulları Nick okul tatillerinde geliyordu, şehrin ünlü Pudding Dükkânı* önünde kendi deri ceketini genç birine satmaya çalışarak ailesini güldürüyordu. Misafirleri bilfiil Moira’ya, yakındaki tanıdık sokakların dışına çıkarak, bir turist gibi şehrin belli başlı yerlerini görmesini ve Anadolu Yakasına geçmesini sağlamıştı. Hatta birkaç günlüğüne İzmir’i ziyaret etmişti. Aslında daha az mesafe kat etse de Türkiye’yi Jack’ten daha fazla görmüştü. Futbol Jack’i ülkenin farklı köşelerine götürmüştü, fakat onu korkutan küçük uçakların pencerelerinden ve takımı stadyum ile havaalanına götüren otobüslerden çok az şey görebilmişti.
İlk yenilgi Aralık ayında gelmişti ama basındaki çatlak seslerin yükselmesi hızlıydı. Alınan iyi sonuçlar taktiğin sorgulanmasını susturmuştu fakat yakında geri dönecekti. Orta sahayı hızlı geçen ve ağırlıkla dosdoğru ileriye pas atmak üzerine kurulu oyun anlayışı esnek olmayan prese dayalı 4-2-4 sisteminden ortaya çıkmıştı. Taraftarlar ve medya bir ağızdan orta sahadaki adam eksikliğinden şikâyet ediyor ve kulübün bu sisteme uygun futbolcularının olmadığında ısrar ediyorlardı. Ümitsizce Alan Clarke tarzı bir futbolcuya özlem duyuyorlardı.
Taktiksel başarısızlık görüşlerine takımın fizik kondisyonunun eksik olduğuna dair suçlamalar eşlik ediyordu. Brian Birch’in başarısının sırrı takımın sağlamlığı ve yorulan rakip takımlar karşısında maçları kazanmalarında saklı olduğunun altı çiziliyordu. Fakat sıra Jack’e gelince oyuncuların tembelleştiği ve disiplinsiz davrandıkları hissediliyordu. Jack’in hatırladığı bu ikinci suçlamanın gerçeklik payının düşük olduğuydu. Belki de bu algıya karşın kültürel bir bakış vardı ama Jack son derece istekli ve terbiyeli bir futbolcu grubu olduğunu hatırlıyor. Hatta maç İstanbul’da olsa bile kulüp, yönetim ve oyuncuları hafta sonu için otelde kampa sokmakta ısrar ederdi. Gerçek ne olursa olsun Jack Mansell’in Galatasaray’ının performans seviyesini maçların sonuna kadar sürdüremediğine ve sonuçta kaçınılmaz sona ulaştığına inanılıyor.
Şubat ve Mart başındaki galibiyet alınmadan geçilen altı maç sorunların su yüzüne çıkmasına neden oldu. Türkiye Kupası’nda çeyrek finalde elendikten sonra Doğan Koloğlu hem Metin Oktay hem de Mansell’i denetlemek üzere göreve getirildi. 23 Mart 1975’te yeni yönetimiyle beraber Galatasaray sezonun belirleyici maçında ezeli rakibi Fenerbahçe ile karşılaşacaktı. Jack’in takımının, pek istekli görünmeseler de, kontratak oynayacağı anlaşılmıştı. Brezilyalı efsane Didi tarafından yönetilen Fenerbahçe gayretle istediği sonuca ulaşmak için elinden geleni yapıyordu fakat Galatasaray son yirmi dakikada kendi yarı sahasına çekilmişti.  Gazetelere baktığımızda çamurlu sahadan dolayı Jack’in oyuncuları oldukça yorulmuş ve seksen sekizinci dakikada Arif Aydın Çelik maçı Fenerbahçe’ye kazandıran ve şampiyonluğu getiren golü atmıştı. Galatasaray perde arkasında yeni hoca arayışına başlamış fakat Jack sondan bir önceki maça kadar görevinde kalmış, son maça kısa bir süre kala ayrılmıştı. İşin sonunda rüzgarın nereden eseceğini her zaman hissederdiniz demişti. Kulüp yetkililerinin davranışlarındaki ve vücut dillerindeki değişim asıl niyetlerini ortaya çıkarıyordu. Lancashire aksanıyla kibarca ifade etti, “eğer kazanamıyorsanız, burnunuz boka batmış demektir”.
Böylece Jack ve Moira yola koyuldu. Sıradaki görev Bahreyn’deydi, daha sonra uzun bir süre İsrail’de olacaklardı. Farklı kulüp görevleri yanı sıra Jack milli takımı çalıştıracak ve 1982 Dünya Kupası elemelerinde başarısız olacaklardı. İsrail sonrası Sussex’e geri döndüler. Moira gülümseyerek Jack’in devam etmesini dilediğini söyledi, maceraya bayılıyordu ve daha önceden bana söylediği bir şeyi açıklığa kavuşturdu. “Her ülkeye yerleşebilirim” diyerek güldü, “yerleşmenin zor olduğu tek ülke İngiltere’ydi”. Sonra ayrıldığı için ağladığı tek şehrin İstanbul olduğunu söyledi. 2013 yılındaki Seaford’daki bu buluşmadan sonra tekrar görüşebilmeyi çok denedim. Ama hep bir şeyler buna mani oldu.
Keşke yavaş davranmasaydım diyorum ama ben her zaman yavaştım. İşyerinde bir öğlen, 88 yaşındaki Jack’in 18 Mart 2016’da aramızdan ayrıldığını okudum. Aklıma gelen Moira ve ailesi olmuştu. Onlara sunacak kadar bir şeyi tamamlamadığıma pişman oldum. Sonra konuştuğumuz son şeylerden biri aklıma geldi. Farklı nesillerden gelen insanlar arasındaki sohbetlerde genellikle hayat hakkında konuşma alışkanlığı kazanılıyor. Moira bana pişmanlıkları olmadığını söylemişti, yıllar boyu muhtemelen birkaç hataları olabilirdi. Buna Jack şakayla karışık “her cumartesi hatalar yaptım” diyerek karşılık verdi. İkisi beraber güldüler ve  Moira kocasına dönerek şu sözleri sarf etti “yaşadığımız hayattan zevk aldık ama öyle değil mi”.

Aydın Kulak’a Jack’in Türkiye’deki günleri hakkında çeviriye gerek duymadığım, kibar ve kıymetli yardımları için teşekkür ederim.

Steve Ringwood
Çeviren: Toygar Çalapöver
  

(*)Ç.N: İnci Pastanesi olduğunu tahmin ediyorum.

Ortaya Karışık

$
0
0
Bir  sezonun daha sonuna gelirken oyunun kuralları değişse, işin içine teknoloji girse bile değişmeyen kazanmanın basit formülleri. İlki, atan ve tutanın iyi olacak: Lizbon'da iki yıl önce Şampiyonlar Ligi finalini oynayan iki Madrid kulübü şimdi Milano'daki finale yürürken, sezon boyunca Oblak ve Keylor Navas ile tutup, Griezmann ve Cristiano Ronaldo ile attılar. Atletico Madrid ve 'i elbette ki dört adam üzerinden hele ki ortada bir Diego Simeone gerçeği varken, teknik adamlardan bahsetmemek mümkün değil, Godin ve Sergio Romos'u, bir tarafta Modric'i, diğer tarafta Koke'yi anmadan olmaz ama topu 'atan ve tutan'ın ayağında tutalım. Bakın bizde yarış nefes nefese, bu akşam derbi var.  atanıyla mutlu ama tutanından muzdarip. Fenerbahçe'de tutandan yana bir sıkıntı yok ama atanı Van Persie de bütün sezon bir Mario Gomez olmadı elbette. İtalya'da Buffon tuttu, Dybala attı, Juventus şampiyon oldu. Kadronuzda Zlatan İbrahimovic varsa tutana ihtiyacınız mı var? Paris Saint, Zlatan kuralıyla Fransa'nın zirvesinden inmiyor. İngiltere'de Leicester'in bir sezon boyunca yaptıkları üzerine tezler yazılacak, futbol kitapları piyasaya çıkacak. Efsane bir kaleci Peter Schmeichel'ın oğlu Kasper tuttu, Mahrez-Vardy attı. Galatasaray'da tutan tarafında Muslera ne kadar iyi olursa olsun, atanın olmayınca derbiye çıkarken hedefin beşinci sıra oluyor işte...

DEFANSLAR ŞAMPİYON YAPAR
'Forvetler yarışta tutar, defanslar şampiyon yapar'ın peşine takılanlardansanız Barcelona'yı bir kenara bırakırsak, futbol tarihini doğru okumuşsunuzdur. Bu oyunda en çok gol atana değil, atarken en azından rakibinden bir fazlasını atana üç puan veriyorlar. Elinizde Messi-Neymar-Luis Suarez varsa, bu tabirin peşinden koşmayabilirsiniz ama maalesef onlar da her destede bulabileceğiniz kupa, kare, maçı ası değiller. Beşiktaş şampiyon olursa, Mario Gomez'in bu tabiri bu sezonluk tedavülden kaldıracağı kesin de, Fenerbahçe rakibini sollayıp sezon sonunda gülerse, Kjaer ve Mehmet Topal'lı bir fotoğraf karesinin altı şimdiden hazır. Geçen sezon Bursaspor ülkede en iyi futbolu oynarken, bir şey kazanamadıysa, Galatasaray iyi futbol oynamadığı geçen sezonu şampiyon tamamlayıp, bu sezon da lige erken havlu attıysa işte hep bu oyunun yazılı olmayan 'Forvetler yarışta tutar, defanslar şampiyon yapar' kuralı yüzünden...

KADRO REAL MADRID'E BENZİYOR
Şimdi topu bu akşamki derbinin misafir tarafına atsam ve kadrosunun işlevselliğini bir zamanların Real Madrid'ine benzetsem ne dersiniz? Beşiktaş, Real Madrid gibi takım anlamı çıkmasın buradan ama sizce de Sosa, Zinedine Zidane gibi orta alan ve kanatta iş yapmıyor mu? Oğuzhan, Guti gibi olabilir mi? Ya peki Quaresma, ülkesinin efsanesi Luis Figo gibi... Atiba'nın Makelele gibi olduğu kesin, Mario Gomez de Real Madrid'in Raul'u, Ronaldo'su gibi değil mi? Tamam, bu takımda bir Fernando Hierro, Roberto Carlos yok, Tolga da hiç Iker Casillas gibi oynamadı, çokca 'yağlı parmak' Barthez gibiydi..

10 NUMARALARIN DEVRİ KAPANDI MI?
'Klasik 10 numaraların devri kapandı' diyenlerden misiniz? İki yıldır Fenerbahçe'de o formayla Diego'nun yaptıklarını değil yapamadıklarını izlediyseniz, evet öylesiniz. Platini, Hagi, Pirlo her devirde kolay yetişmiyor elbet... Ama en çok koşanın en iyi futbolu oynadığının sanıldığı, 25 metreden topu 90'a asana son pası verenin hanesine asist yazıldığı, üç metreye al-ver yapanın hiç top kaybı yapmadığı günümüz futbolunda varsın o canım 10 numaraların devri kapansın. Bir bakmışsınız bir gün yeniden moda olurlar. 10 numarayı sırtında taşısın ya da taşımasın orta sahada bir oyuncu tipi var ki, ben onlara 'gladyatörler' diyorum. Leicester City, imkansızın şarkısını çalarken, Kante'nin assolist olduğu orta sahadan bahsediyorum. Roma, sezonun ikinci yarısında çatır çatır top oynarken, orta sahadan rakip kaleye ok gibi kopup giden Nainggolan'a selam duruyorum. Juventus tarihinin en kötü başlangıcını yapıp, sonunda Napoli'ye uzak ara yaptığı ve arka arkaya beşinci şampiyonluğunu kazandığı sezonda Paul Pogba'nın üstün fiziği ve kadife bilekleriyle çökerttiği rakiplerini anımsıyorum. Guardiola'nın futbolunu geleceğini yine önceden görüp Bayern Münih'e aldığı Arturo Vidal'ın delişmenliğinden, oyunu kaosa sürükleyen karakterini bir kenara yazıyorum. Paris Saint Germain orta sahasında oynadığı futbolla gladyatörler sınıfına giren Blaise Matuidi'nin Euro 2016'da ne yapacağını merak ediyorum.

FUTBOL DOLU GÜNLER
Oyunun yüzde 60-65 hücum, 35-40 savunma tarafını oynayan ve bir takım omurgasında öne de arkaya da esneyebilen bir insan beli gibi yeşil çimlerde mücadele eden futbolcuların santrforlardan daha çok para edeceği günler yakın diyorum. Futbol '10 numara' Mesut Özil'den belki de bir başka Türk asıllı Alman Milli Takım oyuncusu Emre Can'ın oyunu olacak önümüzdeki sezonlarda. Bu akşam derbiyi kim kazanır, kim şampiyon olur bilmiyorum. 28 Mayıs'ta Şampiyonlar Ligi finali var. 3 Haziran'da A Spor ve A Haber ekranlarında 23 gün boyunca Copa America ve 2008'de masal yazan Fatih Terim ve bizim çocukların peşine düşeceğimiz 10 Haziran'da başlayacak olan Euro 2016 var. Bu haziran- temmuz bu ufak demlikle geçmez, işte bunu çok iyi biliyorum.

Hayat O Kadar Adaletsiz Değil

$
0
0

Üç yıl önce aidatını yatırmadığı için yönetime giremeyen, "Mario  9 milyonmuş, elimde Burak-Umut var" diyen hocasına inanan, Melo'yu son gün yollayan, Dzemaili'ninGenoa'daki maaşını ödeyen, Jem Karacan'ın bonservisi elindeyken imza parası veren,Grosskreutz'u faksa kaptıran, "İbrahimovic'e bakarız" deyip, "Messi'yi bile alırız" diye röportaj veren, Avrupa Şampiyonu olmuş koçunu sezon başında görevden almaya kalkan, yönetici olmayan kardeşinden futbol şubesi sorumlusu yapan, puan farkı 20'ye çıktığı günlerde "Sportif olarak başarılıyız" diyen, Mustafa Denizli kariyerini feda ederken (!) 1.5 milyon Euro'yu kendisine ödeyen, ortalığı karıştıran yöneticileri kaçacak delik ararken 77'sine gelmiş Cengiz Özyalçın'ı medyanın ve taraftarın önüne atan, kongrede ibra içinakşam olmasını bekleyip boş salonda kalkan 200 elden medet uman, Kalamış Tesisleri'nin sözleşmesi kaybolduğunda sorumluyu bulmak yerine, kulübe çelik kasa alan, yılda 5 milyon  kazanacağız dediği otel betondan ibaret olan, kongreye maketini getirdiği Riva projesinin ruhsatının bile olmadığından bahsetmeyen, takımın tek golcüsü BurakYılmaz'ı satan, satarken de bir milyon komisyon ödeyen Galatasaray'ı küçültmeye gelmiş Dursun Özbek ile Vodafone Arena'yı bu sezona yetiştiren, Mario Gomez'i bin 'ya kiralayan, Beşiktaş'ı büyütmeye çalışan Fikret Orman derbiyi yan yana seyretti.
Gomez attı, Beşiktaş kazandı. Farklı bir skor mu bekliyordunuz. Hayat o kadar da adaletsiz değil! Futbol da...

Avrupa'da Son 16 Yılın Şampiyonları

Tenerife'de Mayıs Sıkıntısı

$
0
0
Sahada döktürürken biz ona "Futbolun, Bolşoy Balesi'ne cevabı" diyorduk, Şampiyonlar Ligi finalinde uzatmalarda Leverkusen'e attığı golde top kanattan ortalandığında vuruş pozisyonu için bir balerin gibi vücudunu kullanan adıyla anılan çalımlarla nice rakiplerinin belinde hasar bırakan Zinedine Zidane, Juventus formasıyla çok çıktığı Milano'daki San Siro Stadı'na şimdi  teknik direktörü olarak çıkacak ve son yılların tartışmasız en iyi hocası Diego Simeone ile Serie A yıllarda olduğu gibi kozlarını paylaşacak. İspanya, bizim ligimizle beraber şampiyon kim olacak sorusunun cevabını son haftalara bırakan iki ligden biriydi. Dün akşam gözler iki takımın İspanya'daki sezon finalindeydi. , geçen hafta kümede kalmayı garantileyen Granada deplasmanına gitti, Real Madrid ise ülkenin kuzeyine çıktı ve Deportivo La Coruna'ya konuk oldu. 
Barcelona bir puan önde gitti ama çok değil Şubat ayında 12 puan geriye düşüp Barselona'daki spor gazetesi Sport'a "The End" (Son) manşeti attıran Zidane ve takımı şimdi hayat varsa umut vardır deyip santra noktasına yürüdü. İki yıl önce So Foot Dergisi'ne verdiği röportajda görkemli futbolculuk kariyeri sonrasında teknik adamlıktan neden uzak durduğu sorusuna "Başarısız olmaktan korkuyorum" yanıtını veren Zidane, sezonu iki kupayla da kapatabilir, fırtınalarla boğuşan ama gemiyi limana yanaştıramamış kaptan olarak koltuğunu bir başkasına da kaptırabilir.
İspanya'daki nefes nefes yarışın son 90 dakikasında ne olduğunu biliyorsunuz ama biz eski bir hikaye için yine yılları geri saralım. 1987 yazında Arjantinli yıldız Jorge Valdano futbolu bıraktığında bu kararın yanlış olduğunu savunan çok gazeteci vardı İspanya'da. Real Madrid'de üç yıl forma giyen Valdano'nun 32 yaşından futboldan kopmasının altında yatan gerçek ise hepatit hastalığının onu çok zorlamasıydı. Real Madrid alt yapısında çalıştı, futbol programlarında yorumculuk yaptı ve teknik adam olduğu 'de İspanyol futbol tarihini belki de dünya futbol tarihinin akışını değiştirdi. 
Real Madrid'in 80'lerin ikinci yarısına damga vuran kadrosunun karşısına Barcelona ile dikilen Johan Cruyff, 1990-91 sezonundaki şampiyonluğun ardından Londra'da Katalanlar'a ilk Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kaldırdığı sezonun son haftasına Real Madrid bir puan farkla önde girmişti. İki puanlık sistemde olan oldu ve Madridlilerin gözde tatil merkezi Tenerife'de Real Madrid çöktü kaldı. Dönemin muteber teknik adamlarından Hollandalı Leo Beenhakker yönetimindeki Real Madrid'de kimler yoktu ki... Hagi, Michel, Luis Enrique, Hierro, Sanchis, Chendo, Butragueno, Maqueda, Gordillo, Hugo Sanchez, Prosinecki ve Alfonso... 2-0 öne geçen Real Madrid, Hagi'nin de gol attığı maçta Tenerife'ye 3-2 mağlup olurken, kenarda sevinen hoca Jorge Valdano idi. Bir yıl sonra aynı senaryo. Real Madrid yine Tenerife deplasmanında Zamorano gibi bir golcü var kadrolarında, genç İsmail Urzaiz de. Raul derseniz o daha genç takımda. Barcelona, 58 puanla şampiyon olup, üç kez üst üste La Liga'nın zirvesine kurulurken, Katalanları sevindiren yine Jorge Valdano olmuştu.

Dört şampiyonluğun üçünü son haftada alan Barcelona ve Cruyff ertesi sezon Deportivo La Coruna ile yarış verdi. Bir yıl önce La Coruna formasıyla 28 gol atan ve gol kralı olan Brezilyalı Bebeto'nun penaltıyı atmaktan kaçtığı maç. Barcelona'nın Sevilla'ya 5 attığı son haftada Valencia ile oynadıkları maçta takımın penaltıcısı Donato oyundan çıkmış, Bebeto "Atmak istemiyorum" demiş, topun başına Sırp Miroslav Dukic gelmişti. Kaçırdı penaltıyı ve Barcelona bir kez daha mutlu sona ulaştı. Cruyff'un efsane "Rüya Takımı"nın pamuk ipliğine bağlı hikayesi budur. Tenerife ile Real Madrid iki sezon yakan Valdano ertesi yıl takımın başına geçti ve şampiyon oldu. İlk kez forma verdiği Raul, yıllar sonra ilk oğluna onun adını verdi. 

Tenerife'den yanında getirdiği Redondo'yu yıllar sonra Real Madrid'den Milan'a gönderen de Valdano idi, çok daha sonra Mourinho ile birbirlerine girip istifa eden de. Real Madrid'in şampiyonluğundan sonraki sezon hem ligi hem de kupayı kazanan Atletico Madrid, çifte zaferden üç yıl sonra küme düştü ve bir sonraki şampiyonluk için tam 18 yıl bekledi ve kupayı Barcelona'ın evi Camp Nou'da kaldırdı. Atletico küme düşerken ligin şampiyonu, altı yıl önce bir penaltıyla yıkılan Deportivo La Coruna idi. Johan Cruyff, Barcelona ile kazandığı dört şampiyonluğun ardından eski bir Real Madrid'liyi kadrosuna kattı: Hagi. Başkan Nunez, Real ve Atletico şampiyon olunca Cruyff'un biletini kesti ve 100 bin taraftarı karşısına haldi. Hagi ve bir yıl sonra Popescu, Galatasaray'ın yolunu tuttular. Valdano'nun ilk kez forma verdiği Raul ile Monaco'da Avrupa Süper Kupa finalinde karşı karşıya geleceklerdi, elbette ki haberleri yoktu...

Sezonun Z Raporu

$
0
0

TÜRKİYE
+
Gemiyi hiç limana yanaştıramadığı için eleştirilen bir teknik adam, yedi yıldır şampiyonluk hasreti çeken bir takımı çalıştırırsa ne olur bunu gördük bu sezon. Başarıya aç hoca ve takım, 34 hafta boyunca futbol keyfimizi doyurdu. Mario Gomez gibi klas bir golcü, Sosa gibi bir maestro, Mesut Özil yolunda giden Oğuzhan ve sözlüğünde yorulmak kelimesinin karşılığı olmayan Atiba ve diğerleri. Başarılı bir yönetim, tam zamanında yetişen Vodafone Arena ve inanmış “O sene bu sene”yi dilinden düşürmeyen bir taraftar. Herkes gereğini yaptı, bu şampiyonluk Beşiktaş’a da Şenol Güneş’e de çok yakıştı.

+
Konya tarihi şehir, Konya güzel şehir, Konya güzel yönetilen şehir. Konya’nın Konyaspor’una güzel yöneten bir futbol aklı bir de yeni stadyum lazımdı. Yeni stadyumda Aykut Kocaman bize ülkenin en muteber futbol adamlarından biri olduğunu kanıtladı. Milli maçlarla futbola ısınan, Euro 2016 yolunu açan Konyalılar, tribünleri boş kalan her şehre de örnek oldular. Avrupa’da da devamını neden getirmesinler ki?


+
Şampiyonun golcüsü Gomez 26 attı ama ardından gelenler de bizim lige renk katan isimlerdi. Son 15 yılın en büyük golcülerinden biri Eto’o, 20 golle, Rodellega, 19 ve Abdullah Avcı ile sıkıcı futbola son veren ve sınıf atlayan Başakşehir’den Visca 16 golle krallık yarışında sıralandılar. Osmanlı doğru yabancı transferleriyle korkulu rakip olurken, Akhisar da ligin esaslı takımlarından biri oldu. Genç teknik adamlardan İbrahim Üzülmez en çok alkışı hak eden isimdi.
-
Fenerbahçe ihtiyacı olan değil, Fenerbahçe’ye kariyeri için ihtiyaç duyan Pereira ile yola çıkınca tren raydan çıktı. Starları yönetmekte zorlanan bir karakter, savunmayı oturttum derken, Nani-Van Persie’li kadroyla taraftarının “İyi futbol oynadığımız maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez”  dediği bir Fenerbahçe. Bahar aylarında Mehmet Topal-Gökhan Gönül-Caner Erkin’in yeni sözleşmesi derken Beşiktaş atı almış Üsküdar’ı geçmişti bile!..
-
Üç kupayı birden almış bir takım ertesi sezon şampiyonun nasıl 31 puan gerisinde kalır adlı teze imza atan Galatasaray yönetimi bu yönüyle dünya futboluna ibreti alemlik bir örnek oldu. Melo ve Burak gibi iki kilit adamını satan, bir sezonda 3 teknik adam değiştiren ve UEFA’dan bir yıl ceza ile sarsılan sarı-kırmızılı camia sezon bitsin de kurtulsak dediler.
-
Donk, Markovic, Erkan Zengin taraftarına saç baş yoldururken, kötü yönetilen Mersin İdman Yurdu, cefakar taraftarına rağmen Eskişehirspor kabus gibi bir sezon yaşadılar. Hakemler yine taraftarları çileden çıkardı. Deplasman taraftarına yine fahiş fiyatla bilet satıldı. Yönetimler kombine fiyatlarını yine İngilizlerle yarışır hale getirdiler. Yine de tribünde ve ekran başında kimse tutkusu futbol ve biricik aşkı iki renklerinden ve armasından vazgeçmedi.



İSPANYA
+
Sezonu Sevilla ile oynadığı UEFA ve İspanya Süper Kupa finalleriyle başlayıp, müzesine bir kupa daha koyan Barcelona, sezon boyunca hayal ettiği üstü üste iki Şampiyonlar Ligi Kupası’nda Atletico Madrid’e elenince raydan çıktı ama çabuk toparlandı. Arda 6 ay top oynamamanın sıkıntısını, çabuk adapte olarak atlattı ama gerçek Arda’yı gelecek sezon izleyeceğiz. Resmi maçlarda 130 gol atan Messi-Neymar-Suarez, Katalanlara 24. şampiyonluğu getirdi.
+
Cristiano Ronaldo, Real Madrid formasıyla 5 sezon 50’nin üzerinde gol attı ama şampiyonluk sayısı hala bir. Benitez ile başlamak hata, teknik adamlık tecrübesi sıfır olan Zidane ile yola devam etmek riskliydi ama Fransız efsane hem takımı şampiyonluk yarışında son haftaya hem de Milano’daki Şampiyonlar Ligi finaline taşıdı. Casemiro, orta sahanın savaşçısı oldu, Bale kendine geldi, Benzema kariyer rekoru kırdı, James ve Isco ise sezonun hayal kırıklığıydı.
+
Her sezon yıldızlarını satan, son olarak da 10 numarası Arda’yı uğurlayan Atletico Madrid, Avrupa’nın en iyi defans yapan takımı ünvanıyla iki yıl sonra yine Şampiyonlar Ligi finalinde. 30 gol barajını aşan Griezmann, 80 milyon Euro’luk adam oldu. Kaleci Oblak ligin en iyisiydi. Diego Simeone bu sezon da Avrupa’nın son 5 yıldaki en formda ve klas hocası olduğunu kanıtladı.
-
10 yıldır bitmeyen stadı, 300 milyon Euro’yu aşkın borcunu rağmen İspanya’nın hep klas kalan takımı Valencia bu sezon dibe vurdu. Uzakdoğulu patron kulübü uzaktan yönetmeyi tercih edip bir de arkadaşı tüy sıklet Gary Neville’ı teknik direktör yapınca Yarasalar gelecek sezon Avrupa Kupaları’na vize alamadılar. Kadro kalitesinin her şey olmadığını, yanlış teknik adam ve disiplinsiz takımın yiyeyeceği tokatları yediler sezon boyunca.
-
Sezon başında Barcelona’nın elinden İspanya Süper Kupası’nı aldılar, kendi evlerinde geçit vermediler, Avrupa Ligi’nde üç yıl arka arkaya finale yürüdüler ama deplasmanda bir tek maç bile kazanamadılar. Sevilla inanılmazı başardı. Küme düşen takımların bile en az bir deplasman galibiyeti olduğu ligde evden ırak fobisi onları lig yedinciliğine attı.
-
Madrid’in iki büyük külübü Real Madrid ve Atletico Madrid, Milano’ya Şampiyonlar Ligi finaline giderken kaderin böylesi, şehrin diğer iki kulübü Getafe ve Rayo Vallecano küme düşüp ikinci ligin yolunu tuttular. Valensiya bölgesinde Villarreal çıkış, Valencia çöküş yaşarken, coğrafyanın üçüncü takımı Levante dibe vurdu ve küme düştü.

İTALYA
+
Üç yıl arka arkaya şampiyonluktan sonra tarihlerinin en kötü başlangıcını yaptılar. “Carlos Tevez, Vidal ve Pirlo gitti, Juventus bitti” diyenler haklı çıkabilirdi Buffon-Pogba-Dybala olmasa. İtalya’nın en iyi yönetilen kulübü Juventus, sezon başında rakiplerine adeta avans verdi, Napoli heyecan yaptı ama sonunda Torino ekibi 9 puan farkla yine şampiyon oldu. 19 gol atan genç Arjantinli Dybala, Juventus tribünlerinin yeni poster adamı artık.
+
Maradona’lı yıllardan beri şampiyonluğa hasret Napoli “O sene bu sene” diye bahar aylarına geldi ama Juventus, güney temsilcisine fazla geldi. Higuain, 36 golle kral olurken, Şampiyonlar Ligi gruplar biletini kaptılar ama sonunda kimse mutlu olmadı Napoli’de.
+
Zaza gibi klas golcüsünü Juventus’a 4. forvet olsun diye yollamasına rağmen Sassuolo, zirveye oynayan her takımı devirerek küçük bütçeli takımların gururu oldu. Roma’da sezon sonunda Totti patladı, takım Devler Ligi’ne bileti aldı.  Fiorentina da uzun zaman sonra klas futboluyla lige renk katarken, Torino ve Genoa ikilisi de sezon boyunca eski kabusları küme düşme hattından uzak durdular.
-
İtalya’da hayal kırıklığının adı elbette yine Milan oldu. Berlusconi, 30 yıl önce dipten aldığı takımı yine dibe vurdurup bırakmakta kararlı ki, yanlış transferler ve teknik adam seçimleriyle Milan bu sezon da yarışın içine giremedi. Tek teselli 16 yaşındaki yetenekli kaleci Gianluigi Donnarumma’nın San Siro’da üç direği teslim almasıydı.
-
Milano’nun öteki yakasında da işler yolunda gitmedi. Juventus’un dibe vurduğu ilk 10 haftada rakibine 9 puan fark atan Roberto Mancini’nin Inter’i sezon sonunda rakibinden 24 puan fark yedi! Garip ama yıllar önce Galatasaray’a gönderdikleri Sneijder gibi bir oyun liderleri olmadığı için kaybettiler.
-

Geçen sezonun gol kralı Luca Toni futbolu bırakırken takımı Verona küme düştü. Ligin marka golcüsü Di Natale’nin Udinese’si ise zar zor ligde kaldı. Kaleci Abbiati eldivenlerini çıkardı. Serie A’a sezon başında geldiklerinde “Ne işi var bu zayıf takımların bu ligde” karşılanan Frosinone ve Carpi, geldikleri gibi Serie B’ye döndüler. 

Real Madrid vs. Atletico Madrid

Copa America Centenario

$
0
0
Milli takımlar arasında kıta düzeyinde oynanan futbol tarihinin en eski organizasyonu, Güney Amerika Kupası'nın 100. yıl şerefine düzenlenen Coap America Centenario, 3 Haziran gecesi start alacak ve 12 Haziran'da başlayacak olan Euro 2016 ile birlikte futbolseverler haziran ayı boyunca şafak vaktine kadar çifte heyecan yaşayacak. Tarihinde ilk kez Güney Amerika dışında 'nin ev sahipliğini yapacağı turnuvaya hangi takımlar katılıyor, buradan başlayalım ve tarihte kısa bir tur atalım. Güney Amerika kıtasından turnuvanın daimi temsilcileri Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Ekvador, Paraguay, Peru, Uruguay ve Venezuela'ya her Güney Amerika Kupası'nda eşlik eden iki ülke sayısı 100. yıl şerefine düzenlenen bu turnuvada altıya çıktı. Ev sahibi  ve Meksika, Orta Amerika 2014 şampiyonu Kosta Rika, Karayipler Kupası şampiyonu Jamaika ve play-off'larla finallere gelen Haiti ve Panama ile birlikte 16 takım, dörtlü gruplarda mücadele edecek.

3 Haziran'da 'nin Kolombiya ile oynayacağı açılış maçından (Santa Clara/ Kolombiya) 26 Haziran'daki finale (Metlife Stadium/New Jersey) kadar oynanacak tüm maçlar A Spor ve A Haber'den naklen yayınlanacak. 1916'da oynanan ve maçları ortalama üç bin kişinin izlediği ilk Copa America'yı kazanan Uruguay, Güney Amerika kıtasında Brezilya ve Arjantin arasında süren ezeli rekabeti sollamayı başarmış bir ülke. 2011 yılında 15. Güney Amerika Kupası'nı kazanan Uruguay'ı, 14 kupayla Arjantin ve 8 kupayla Brezilya takip ediyor. Geçen yıl ev sahipliğini yaptığı kupayı ilk kez kazanan Şili de kendini hiç gülemeyen ülkeler kümesinden çıkartırken, Ekvador ve Venezuela henüz Güney Amerika Kupası'nı kazanamayan ülkeler.

Peki, Güney Amerika Kupası'nın 100. yılı şerefine düzenlenen bu şampiyonada mutlu sona kim yakın? Geçen yıl Şili, bir önceki turnuvada Uruguay'ın zaferlerinden sonra bunu söyleyebilmek kolay değil ama favoriler belli. 2014 Dünya Kupası ve 2015 Güney Amerika Kupası'nın finalde kaybeden Arjantin için kıtanın Almanya'sı diyorlar, fena da yapmıyorlar. Messi ve arkadaşları, ABD'den kupa almadan dönmemeye kararlı. Napoli'de harika bir sezon geçiren Higuain ve Agüero ile Messi bakalım bu kez gülecek mi? Barcelona ve Brezilya Futbol Federasyonu arasında yapılan anlaşma gereği bu yaz iki büyük organizasyondan birinden forma giymesine karar verilen Neymar'ı Sambacılar tarihlerinde hiç kazanamadıkları olimpiyatlarda kullanmaya karar verdiler. 2014'te ev sahipliğini yaptıkları Dünya Kupası'nda Almanya karşısında yaşadıkları hezimetin travması geçen yıl Şili'de geçmemişti, bakalım kıtadan uzakta ne yapacaklar? Ev sahibi ABD yeni yıldızlar yetiştirmekte zorlanıyor, Jermaine Jones 34, Clint Dempsey 33 yaşına geldi. 17 yaşındaki genç yetenek Christian Pulisic'e dikkat. Klinsmann ev sahibi olmanın avantajını kullanmak isteyecek ama Güney Amerikalıların elinden bu kupayı almaya en çok yaklaşan kıta dışından ülke 1993 ve 2001 yıllarında finalde kaybeden Meksika olmuştu. Son şampiyon Şili, Arjantinli efsane teknik adam Marcelo Bielsa ile yetişti ve bir başka Arjantinli Jorge Sampaoli ile geçen yıl ilk kupasını kazandı. Gelecek yıl kıtayı, Rusya'da Konfederasyon Kupası'nda temsil edecekler, ertesi yaz da Dünya Kupası var. Arturo Vidal ve Alexis Sanchez'li kadronun nefesi bakalım nereye kadar yetecek? 2011'de Muslera'nın kalede panterleştiği, Forlan'ın ise rakip kalecilere cezayı kestiği Uruguay, 2015'te finallerde cezası nedeniyle oynamayan golcüsü Luis Suarez'e güveniyor. Sağlam defans, sert ağabeylerin forma giydiği bir orta saha ve Cavani destekli Suarez, Güney Amerika'nın nüfusu az ama futbolu çok ülkesi kıtanın ağabeylerini yine kızdırabilir. 2014 Dünya Kupası'nda James Rodriguez'in nefis golleriyle herkesi kendisine hayran bırakan Kolombiya için son iki yıl iyi geçmedi. 2015 Copa America'daki hayal kırıklığının ardından eski jenerasyonları mumla aratan defans hattıyla çok uzağa gitmeleri zor görünüyor.

Copa America Centenario Fikstür

$
0
0
04.06. 04:30ABD-Kolombiya
05.06. 00:00Kosta Rika-Paraguay
05.06. 02:30Haiti-Peru
05.06. 05:00Brezilya-Ekvador
06.06. 00:00Jamaika-Venezuela
06.06. 03:00Meksika-Uruguay
07.06. 02:00Panama-Bolivya
07.06. 05:00Arjantin-Şili
08.06. 03:00ABD-Kosta Rika
08.06. 05:30Kolombiya-Paraguay
09.06. 02:30Brezilya-Haiti
09.06. 05:00Ekvador-Peru
10.06. 02:30Uruguay-Venezuela
10.06. 05:00Meksika-Jamaika
11.06. 02:00Şili-Bolivya
11.06. 04:30Arjantin-Panama
12.06. 02:00ABD-Paraguay
12.06. 04:00Kolombiya-Kosta Rika
13.06. 01:30Ekvador-Haiti
13.06. 03:30Brezilya-Peru
14.06. 03:00Meksika-Venezuela
14.06. 05:00Uruguay-Jamaika
15.06. 03:00Şili-Panama
15.06. 05:00Arjantin-Bolivya

Euro 2016 Fikstür

$
0
0
10 Haziran Cuma
A Grubu: Fransa-Romanya (Saat 22:00, Stade de Fransa, Paris)

11 Haziran Cumartesi

A Grubu: Arnavutluk-İsviçre (Saat 16:00, Stade Bollaert-Delelis, Lens)
B Grubu: Galler-Slovakya (Saat 19:00, Stade de Bordeaux)
B Grubu: İngiltere-Rusya (Saat 22:00, Stade Velodrome, Marsilya)

12 Haziran Pazar:

D Grubu: Türkiye-Hırvatistan (Saat 16:00, Parc des Princes, Paris)
C Grubu: Polonya-Kuzey İrlanda (Saat 19:00, Stade de Nice)
C Grubu: Almanya-Ukrayna (Saat 22:00, Stade Pierre Mauroy, Lille)

13 Haziran Pazartesi:

D Grubu: İspanya-Çek Cumhuriyeti (Saat 16:00, Stadium de Toulouse)
E Grubu: İrlanda Cumhuriyeti v İsveç (Saat 19:00, Stade de Fransa, Paris)
E Grubu: Belçika-İtalya (Saat 22:00, Stade de Lyon)

14 Haziran Salı:

F Grubu: Avusturya-Macaristan (Saat 19:00, Stade de Bordeaux)
F Grubu: Portekiz-İzlanda (Saat 22:00, Stade Geoffroy Guichard, St Etienne)

15 Haziran Çarşamba:

B Grubu: Rusya-Slovakya (Saat 16:00, Stade Pierre Mauroy, Lille)
A Grubu: Romanya-İsviçre (Saat 19:00, Parc des Princes, Paris)
A Grubu: Fransa-Arnavutluk (Saat 22:00, Stade Velodrome, Marsilya)

16 Haziran Perşembe:

B Grubu: İngiltere-Galler (Saat 16:00, Stade Bollaert-Delelis, Lens)
C Grubu: Ukrayna-Kuzey İrlanda (Saat 19:00, Stade de Lyon)
C Grubu: Almanya-Polonya (Saat 22:00, Stade de Fransa, Paris)

17 Haziran Cuma

E Grubu: İtalya-İsveç (Saat 16:00, Stadium de Toulouse)
D Grubu: Çek Cumhuriyeti-Hırvatistan (Saat 19:00, Stade Geoffroy Guichard, St Etienne)
D Grubu: İspanya-Türkiye (Saat 22:00, Stade de Nice)

18 Haziran Cumartesi:

E Grubu: Belçika-İrlanda Cumhuriyeti (Saat 16:00, Stade de Bordeaux)
F Grubu: İzlanda-Macaristan (Saat 19:00, Stade Velodrome, Marsilya)
F Grubu: Portekiz-Avusturya (Saat 22:00, Parc des Princes, Paris)

19 Haziran Pazar:

A Grubu: Romanya-Arnavutluk (Saat 22:00, Stade de Lyon)
A Grubu: İsviçre-Fransa (Saat 22:00, Stade Pierre Mauroy, Lille)

20 Haziran Pazartesi:

B Grubu: Rusya-Galler (Saat 22:00, Stadium de Toulouse)
B Grubu: Slovakya-İngiltere (Saat 22:00, Stade Geoffroy Guichard)

21 Haziran Salı:

C Grubu: Ukrayna-Polonya (Saat 19:00, Stade Velodrome)
C Grubu: Kuzey İrlanda-Almanya (Saat 19:00, Parc des Princes)
D Grubu: Çek Cumhuriyeti-Türkiye (Saat 22:00, Stade Bollaert-Delelis)
D Grubu: Hırvatistan-İspanya (Saat 22:00, Stade de Bordeaux)

22 Haziran Çarşamba:

F Grubu: İzlanda-Avusturya (Saat 19:00, Stade de Fransa)
F Grubu: Macaristan-Portekiz (Saat 19:00, Stade de Lyon)
E Grubu: İtalya-İrlanda Cumhuriyeti (Saat 22:00, Stade Pierre Mauroy)
E Grubu: İsveç-Belçika (Saat 22:00, Stade de Nice)

EURO 2016 Kadrolar

$
0
0

Grup A

FRANSA
Kaleciler: Benoit Costil (Rennes), Hugo Lloris (Tottenham), Steve Mandanda (Marsiglia).
Defans: Lucas Digne (Roma), Patrice Evra (Juventus), Christophe Jallet (Lione), Laurent Koscielny (Arsenal), Eliaquim Mangala (Manchester City), Samuel Umtiti (Lione), Bacary Sagna (Manchester City), Adil Rami (Siviglia).
Orta Saha : Yohan Cabaye (Crystal Palace), N'Golo Kanté (Leicester), Blaise Matuidi (Psg), Paul Pogba (Juventus), Morgan Schneiderlin (Manchester United) Moussa Sissoko (Newcastle).
Forvet: Kingsley Coman (Bayern), Andrè-Pierre Gignac (Tigres), Olivier Giroud (Arsenal), Antoine Griezmann (Atletico Madrid), Anthony Martial (Manchester United), Dimitri Payet (West Ham).

İSVİÇRE 
Kaleciler: Yann Sommer (Borussia Moenchengladbach), Roman Burki (Borussia Dortmund), Marwin Hitz (Augsburg).
Defans: Stephan Lichtsteiner (Juventus), Nico Elvedi (Borussia Moenchengladbach), Michael Lang (Basilea), Johan Djourou (Amburgo), Steve von Bergen (Young Boys), Fabian Schar (Hoffenheim), Francois Moubandje (Tolosa), Ricardo Rodriguez (Wolfsburg).
Orta Saha : Valon Behrami (Watford), Blerim Dzemaili (Genoa), Gelson Fernandes (Rennes), Fabian Frei (Mainz), Granit Xhaka (Arsenal), Xherdan Shaqiri (Stoke), Denis Zakaria (Young Boys).
Forvet: Breel Embolo (Basilea), Haris Seferovic (Eintracht Francoforte), Admir Mehmedi (Bayer Leverkusen), Eren Derdiyok (Kasimpasa), Shani Tarashaj (Grasshopper).

ARNAVUTLUK 
Kaleciler: Etrit Berisha (Lazio), Alban Hoxha (FK Partizani), Orges Shehi (KF Skenderbeu).
Defans: Arlind Ajeti (Frosinone), Naser Aliji (FC Basel), Mergim Mavraj (FC Colonia), Lorik Cana (FC Nantes), Elseid Hysaj (Napoli), Ansi Agolli (Qarabag), Frédéric Veseli (FC Lugano).
Orta Saha : Ledian Memushaj (Pescara), Ergys Kace (PAOK), Andi Lila (Janina), Migjen Basha (Como), Odise Roshi (Rijeka), Burim Kukeli (FC Zurich), Ermir Lenjani (FC Nantes), Taulant Xhaka (FC Basel), Amir Abrashi (Fribourg).
Forvet: Bekim Balaj (Rijeka), Sokol Cikalleshi (Basaksehir), Armando Sadiku (FC Vaduz), Shkelzen Gashi (Colorado Rapids).

ROMANYA
Kaleciler: Ciprian Tătărușanu (Fiorentina), Costel Pantilimon (Watford), Silviu Lung (Astra)
Defans: Cristian Săpunaru (Pandurii Tg. Jiu), Alexandru Mățel (Dinamo Zagreb), Vlad Chiricheș (Napoli), Valerică Găman (Astra Giurgiu), Dragoș Grigore (Al Sailiya), Cosmin Moți (Ludogorets), Răzvan Raț (Rayo Vallecano), Steliano Filip (Dinamo).
Orta Saha : Mihai Pintilii (FC Steaua București), Ovidiu Hoban (Hapoel Be'er Sheva), Andrei Prepeliță (Ludogorets), Adrian Popa (FC Steaua București), Gabriel Torje (Osmanlispor), Alexandru Chipciu (FC Steaua București), Nicolae Stanciu (FC Steaua București), Lucian Sănmărtean (Al Ittihad).
Forvet: Claudiu Keșeru (Ludogorets), Bogdan Stancu (Genclerbirligi), Florin Andone (Cordoba), Denis Alibec (Astra).


Grup B

İNGİLTERE
Kaleciler: Joe Hart (Manchester City), Fraser Forster (Southampton), Tom Heaton (Burnley).
Defans: Gary Cahill (Chelsea), Chris Smalling (Manchester United), John Stones (Everton), Kyle Walker (Tottenham Hotspur), Ryan Bertrand (Southampton), Danny Rose (Tottenham Hotspur), Nathaniel Clyne (Liverpool).
Orta Saha : Dele Alli (Tottenham Hotspur), Ross Barkley (Everton), Eric Dier (Tottenham Hotspur), Jordan Henderson (Liverpool), Adam Lallana (Liverpool), James Milner (Liverpool), Raheem Sterling (Manchester City), Jack Wilshere (Arsenal).
Forvet: Wayne Rooney (Manchester United), Harry Kane (Tottenham Hotspur), Jamie Vardy (Leicester City), Daniel Sturridge (Liverpool), Marcus Rashford (Manchester United).

RUSYA

Kaleciler: Igor Akinfeev (CSKA Mosca), Yuri Lodygin (Zenit), Guilherme (Lokomotiv Mosca).
Defans: Aleksei Berezutski (CSKA Mosca), Vasili Berezutski (CSKA Mosca), Sergei Ignashevich (CSKA Mosca), Dmitri Kombarov (Spartak Mosca), Roman Neustädter (Schalke), Georgi Schennikov (CSKA Mosca), Roman Shishkin (Lokomotiv Mosca), Igor Smolnikov (Zenit).
Orta Saha : Igor Denisov (Zenit), Aleksandr Golovin (CSKA Mosca), Denis Glushakov (Spartak Mosca), Oleg Ivanov (Terek Grozny), Pavel Mamaev (Krasnodar), Aleksandr Samedov (Lokomotiv Mosca), Oleg Shatov (Zenit), Roman Shirokov (CSKA Mosca), Aleksandr Torbinski (Krasnodar).
Forvet: Artem Dzyuba (Zenit), Aleksandr Kokorin (Zenit), Fedor Smolov (Krasnodar).

SLOVAKYA
Kaleciler: Matus Kozacik (Viktoria Plzen), Jan Mucha (Slovan Bratislava), Jan Novota (Rapid Vienna).
Defans: Peter Pekarik (Hertha Berlin), Milan Skriniar (Sampdoria), Martin Skrtel (Liverpool), Norbert Gyomber (Roma), Jan Durica (Lokomotiv Mosca), Kornel Salata (Slovan Bratislava), Tomas Hubocan (Dynamo Mosca), Dusan Svento (Colonia).
Orta Saha : Viktor Pecovsky (Zilina), Robert Mak (PAOK), Juraj Kucka (Milan), Patrik Hrosovsky (Viktoria Plzen), Jan Gregus (Jablonec), Marek Hamsik (Napoli), Ondrej Duda (Legia Varsavia), Miroslav Stoch (Bursaspor), Vladimir Weiss (Al Gharafa).
Forvet: Michal Duris (Viktoria Plzen), Adam Nemec (Willem II), Stanislav Sestak (Ferencvaros)

GALLER
Kaleciler: Owain Fon Williams (Inverness), Wayne Hennessey (Crystal Palace), Danny Ward (Liverpool).
Defans: Ashley Williams (Swansea), James Chester (WBA), Ben Davies (Tottenham), James Collins (West Ham), Chris Gunter (Reading), Neil Taylor (Swansea), Ashley Richards (Fulham).
Orta Saha : Joe Ledley (Crystal Palace), Joe Allen (Liverpool), David Vaughan (Nottingham Forest), Jonny Williams (Crystal Palace), David Edwards (Wolverhampton), George Williams (Gillingham), Aaron Ramsey (Arsenal), Andy King (Leicester).
Forvet: Simon Church (Aberdeen), Gareth Bale (Real Madrid), David Cotterill (Birmingham City), Hal Robson-Kanu (Reading), Sam Vokes (Burnley).


Grup C

POLONYA
Kaleciler: Artur Boruc (Bournemouth), Lukasz Fabianski (Swansea City), Wojciech Szczesny (Roma).
Defans: Thiago Cionek (Palermo), Kamil Glik (Torino), Artur Jedrzejczyk (Legia Varsavia), Michal Pazdan (Legia Varsavia), Lukasz Piszczek (Borussia Dortmund), Bartosz Salamon (Cagliari), Jakub Wawrzyniak (Lechia Gdansk).
Orta Saha : Jakub Blaszczykowski (Fiorentina), Kamil Grosicki (Rennes), Tomasz Jodlowiec (Legia Varsavia), Bartosz Kapustka (Cracovia), Grzegorz Krychowiak (Siviglia), Karol Linetty (Lech Poznan), Krzysztof Maczynski (Wisla Cracovia), Slawomir Peszko (Lechia Gdansk), Filip Starzynski (Zaglebie Lubin), Piotr Zielinski (Empoli).
Forvet: Robert Lewandowski (Bayern Monaco), Arkadiusz Milik (Ajax), Mariusz Stepinski (Ruch Chorzow).

ALMANYA 
Kaleciler: Manuel Neuer (Bayern Monaco), Bernd Leno (Bayer Leverkusen), Marc-Andre ter Stegen (Barcellona).
Defans: Jerome Boateng (Bayern Monaco), Emre Can (Liverpool), Jonas Hector (Colonia), Benedikt Howedes (Schalke), Mats Hummels (Borussia Dortmund), Shkodran Mustafi (Valencia), Antonio Rüdiger (Roma).
Orta Saha : Julian Draxler (Wolfsburg), Mario Goetze (Bayern Monaco), Sami Khedira (Juventus), Joshua Kimmich (Bayern Monaco), Toni Kroos (Real Madrid), Mesut Özil (Arsenal), Bastian Schweinsteiger (Manchester United), Julian Weigl (Borussia Dortmund).
Forvet: Thomas Müller (Bayern Monaco), Andre Schürrle (Wolfsburg), Lukas Podolski (Galatasaray), Mario Gomez (Besiktas), Leroy Sane (Schalke).

UKRAYNA
Kaleciler: Denys Boyko (Beşiktas), Andriy Pyatov (Shakhtar Donetsk), Nikita Shevchenko (Zorya Luhansk).
Defans: Artem Fedetskiy (Dnipro), Olexandr Kucher (Shakhtar Donetsk), Yevhen Khacheridi (Dynamo Kyiv), Yaroslav Rakitskiy (Shakhtar Donetsk), Vyacheslav Shevchuk (Shakhtar Donetsk), Bohdan Butko (Shakhtar Donetsk).
Orta Saha : Denys Garmash (Dynamo Kyiv), Oleksandr Karavayev (Zorya Luhansk), Viktor Kovalenko (Shakhtar Donetsk), Yevhen Konoplyanka (Siviglia), Ruslan Rotan (Dnipro), Serhiy Rybalka (Dynamo Kyiv), Serhiy Sydorchuk (Dynamo Kyiv), Taras Stepanenko (Shakhtar Donetsk), Anatoliy Tymoshchuk (Kairat Almaty), Andriy Yarmolenko (Dynamo Kyiv), Oleksandr Zinchenko (FC Ufa).
Forvet: Pylyp Budkivskiy (Zorya Luhansk), Roman Zozulya (Dnipro), Yevhen Seleznyov (Shakhtar Donetsk).

KUZEY İRLANDA

Kaleciler: Alan Mannus (St Johnstone), Michael McGovern (Hamilton), Roy Carroll (Notts County).
Defans: Craig Cathcart (Watford), Jonny Evans (West Brom), Gareth McAuley (West Brom), Luke McCullough (Doncaster), Conor McLaughlin (Fleetwood), Lee Hodson (MK Dons), Aaron Hughes (Melbourne City), Paddy McNair (Manchester United), Chris Baird (Derby County).
Orta Saha : Steven Davis (Southampton), Oliver Norwood (Reading), Corry Evans, (Blackburn Rovers), Shane Ferguson (Millwall), Stuart Dallas (Leeds United), Niall McGinn (Aberdeen), Jamie Ward (Nottingham Forest).
Forvet: Kyle Lafferty (Norwich City), Conor Washington (QPR), Josh Magennis (Kilmarnock), Will Grigg (Wigan Athletic).


Grup D
HIRVATİSTAN 
Kaleciler: Danijel Subasic (Monaco), Lovre Kalinic (Hajduk Split), Ivan Vargic (Rijeka).
Defans: Vedran Corluka (Lokomotiv Mosca), Darijo Srna (Shakhtar Donetsk), Domagoj Vida (Dynamo Kiev), Sime Vrsaljko (Sassuolo), Gordon Schildenfeld (Dinamo Zagreb), Ivan Strinic (Napoli), Tin Jedvaj (Bayer Leverkusen).
Orta Saha : Luka Modric (Real Madrid), Ivan Rakitic (Barcelona), Mateo Kovacic (Real Madrid), Marcelo Brozovic (Inter), Milan Badelj (Fiorentina), Ivan Perisic (Inter), Marko Rog (Dinamo Zagreb), Ante Coric (Dinamo Zagreb).
Forvet: Mario Mandzukic (Juventus), Nikola Kalinic (Fiorentina), Marko Pjaca (Dinamo Zagreb), Andrej Kramaric (Hoffenheim), Duje Cop (Dinamo Zagreb).

İSPANYA 
Kaleciler: De Gea (Manchester United), Casillas (Porto), Rico (Siviglia).
Defans: Sergio Ramos (Real Madrid), Piqué (Barcellona), Jordi Alba (Barcellona), Bartra (Barcellona), Azpilicueta (Chelsea), San José (Athletic Bilbao), Juanfran (Atletico Madrid), Bellerin (Arsenal).
Orta Saha : Bruno Soriano (Villarreal), Sergio Busquets (Barcellona), Koke (Atletico Madrid), Thiago Alcantara (Bayern Monaco), Andres Iniesta (Barcellona), David Silva (Manchester City), Fabregas (Chelsea).
Forvet: Pedro (Chelsea), Alvaro Morata (Juventus), Nolito (Celta), Aritz Aduriz (Athletic Bilbao), Lucas Vazquez (Real Madrid).

ÇEK CUMH
Kaleciler: Petr Cech (Arsenal), Tomas Vaclik (Basilea), Tomas Koubek (Slovan Liberec).
Defans: Theodor Gebre Selassie (Werder Brema), Roman Hubnik (Viktoria Plzen), Pavel Kaderabek (Hoffenheim), Michal Kadlec (Fenerbahçe), David Limbersky (Viktoria Plzen), Daniel Pudil (Sheffield Wednesday), Marek Suchy (Basilea), Tomas Sivok (Bursaspor).
Orta Saha : Vladimir Darida (Hertha Berlin), Borek Dockal (Sparta Praga), Daniel Kolar (Viktoria Plzen), Ladislav Krejci (Sparta Praga), David Pavelka (Kasimpasa), Jaroslav Plasil (Bordeaux), Tomas Rosicky (Arsenal), Jiri Skalak (Brighton), Josef Sural (Sparta Praga).
Forvet: David Lafata (Sparta Praga), Tomas Necid (Bursaspor), Milan Skoda (Slavia Praga).

TÜRKİYE
Kaleciler: Volkan Babacan (Medipol Basaksehir), Onur Recep Kivrak (Trabzonspor), Harun Tekin (Bursaspor).
Defans: Gokhan Gonul (Fenerbahce), Sener Ozbayrakli (Bursaspor), Semih Kaya (Galatasaray), Ahmet Calik (Genclerbirligi), Hakan Balta (Galatasaray), Caner Erkin (Fenerbahce), Ismail Koybasi (Besiktas) .
Orta Saha : Mehmet Topal (Fenerbahce), Selcuk Inan (Galatasaray), Ozan Tufan
(Fenerbahce), Oguzhan Ozyakup (Besiktas), Hakan Calhanoglu (Bayer Leverkusen), Nuri Sahin (Borussia Dortmund), Arda Turan (Barcellona), Olcay Sahan (Besiktas), Volkan Sen (Fenerbahce), Emre Mor (Nordsjaelland).
Forvet: Burak Yilmaz (Beijing Guoan), Cenk Tosun (Besiktas), Yunus Malli (Mainz).


Grup E
İSVEÇ 
Kaleciler: Andreas Isaksson (Kasimpasa), Robin Olsen (København), Patrik Carlgren (AIK).
Defans: Ludwig Augustinsson (København), Erik Johansson (København), Pontus Jansson (Torino), Victor Lindelöf (Benfica) Andreas Granqvist (Krasnodar), Mikael Lustig (Celtic), Martin Olsson (Norwich).
Orta Saha : Jimmy Durmaz (Olympiakos), Albin Ekdal (Amburgo), Oscar Hiljemark (Palermo), Sebastian Larsson (Sunderland), Pontus Wernbloom (CSKA Mosca), Erkan Zengin (Trabzonspor), Oscar Lewicki (Malmö), Emil Forsberg (Lipsia), Kim Källström (Grasshoppers).
Forvet: Marcus Berg (Panathinaikos), John Guidetti (Celta), Zlatan Ibrahimovic (Psg), Emir Kujovic (Norrköping).

BELÇİKA 
Kaleciler: Thibaut Courtois (Chelsea), Simon Mignolet (Liverpool), Jean-Francois Gillet (Mechelen).
Defans: Toby Alderweireld (Tottenham), Jan Vertonghen (Tottenham), Dedryck Boyata (Celtic), Jason Denayer (Galatasaray), Bjorn Engels (Bruges), Thomas Meunier (Bruges), Jordan Lukaku (Ostenda), Thomas Vermaelen (Barcellona).
Orta Saha : Moussa Dembele (Tottenham), Marouane Fellaini (Manchester United), Axel Witsel (Zenit St. Pietroburgo), Radja Nainggolan (Roma).
Forvet: Michy Batshuayi (Marsiglia), Christian Benteke (Liverpool), Divock Origi (Liverpool), Yannick Carrasco (Atletico Madrid), Kevin De Bruyne (Manchester City), Eden Hazard (Chelsea), Romelu Lukaku (Everton), Dries Mertens (Napoli).

İTALYA

Kaleciler: Gianluigi Buffon (Juventus), Federico Marchetti (Lazio), Salvatore Sirigu (Paris Saint Germain).
Defans: Andrea Barzagli (Juventus), Leonardo Bonucci (Juventus), Giorgio Chiellini
(Juventus), Angelo Ogbonna (West Ham), Matteo Darmian (Manchester United), Mattia
De Sciglio (Milan).
Orta Saha : Daniele De Rossi (Roma), Alessandro Florenzi (Roma), Emanuele Giaccherini (Bologna), Thiago Motta (Paris Saint Germain), Marco Parolo (Lazio), Stefano Sturaro (Juventus), Federico Bernardeschi (Fiorentina), Antonio Candreva (Lazio), Stephan El Shaarawy (Roma).
Forvet: Citadin Martins Eder (Inter), Ciro Immobile (Torino), Lorenzo Insigne (Napoli), Graziano Pellè (Southampton), Simone Zaza (Juventus).

İRLANDA

Kaleciler: Keiren Westwood (Sheffield Wednesday), Shay Given (Stoke City), Darren Randolph (West Ham).
Defans: Seamus Coleman (Everton), Ciaran Clark (Aston Villa), John O'Shea (Sunderland), Richard Keogh (Derby County), Shane Duffy (Blackburn), Cyrus Christie (Derby County), Stephen Ward (Burnley).
Orta Saha : Glenn Whelan (Stoke City), Aiden McGeady (Sheffield Wednesday), James McCarthy (Everton), James McClean (WBA), Jeff Hendrick (Derby County), David Meyler (Hull City), Robbie Brady (Norwich City), Wes Hoolahan (Norwich City), Stephen Quinn (Reading).
Forvet: Shane Long (Southampton), Robbie Keane (Los Angeles Galaxy), Jonathan Walters (Stoke City), Daryl Murphy (Ipswich Town).



Grup F

IZLANDA 
Kaleciler: Hannes Halldórsson (Bodo Glimt), Ögmundur Kristinsson (Hammarby), Ingvar Jónsson (Sandefjord).
Defans: Birkir Már Sævarsson (Hammarby), Ragnar Sigurðsson (FK Krasnodar), Kári Árnason (Malmö FF), Ari Freyr Skúlason (OB), Haukur Heiðar Hauksson (AIK), Sverrir Ingi Ingason (KSC Lokeren), Hörður Björgvin Magnússon (Cesena), Hjörtur Hermannsson (IFK Goteborg).
Orta Saha : Aron Einar Gunnarsson (Cardiff City), Emil Hallfreðsson (Udinese), Birkir Bjarnason (Basilea), Jóhann Berg Guðmundsson (Charlton Athletic), Gylfi Sigurdsson (Swansea), Theódór Elmar Bjarnason (AGF), Rúnar Már Sigurjónsson (GIF Sundsvall), Arnór Ingvi Traustason (IFK Norrköping).
Forvet: Eiður Smári Guðjohnsen (Molde), Kolbeinn Sigthórsson (Nantes), Alfreð Finnbogason (Augsburg), Jón Daði Böðvarsson (Kaiserslautern).

AVUSTURYA 
Kaleciler: Robert Almer (Austria Vienna), Heinz Lindner (Eintracht Francoforte), Ramazan Ozcan (Ingolstadt).
Defans: Christian Fuchs (Leicester City), Sebastian Prodl (Watford), Aleksandar Dragovic (Dinamo Kyiv), Gyorgy Garics (Darmstadt), Florian Klein (Stoccarda), Markus Suttner (Ingolstadt), Martin Hinteregger (Borussia Monchengladbach), Kevin Wimmer (Tottenham).
Orta Saha : Martin Harnik (Stoccarda), Marko Arnautovic (Stoke City), Zlatko Junuzovic (Werder Brema), David Alaba (Bayern Monaco), Julian Baumgartlinger (Mainz), Jakob Jantscher (Lucerna), Marcel Sabitzer (Lipsia), Stefan Ilsanker (Lipsia), Alessandro Schopf (Schalke).
Forvet: Marc Janko (Basilea), Rubin Okotie (Monaco 1860), Lukas Hinterseer (Ingolstadt).

PORTEKİZ 
Kaleciler: Anthony Lopes (Lione), Eduardo (Dinamo Zagabria), Rui Patricio (Sporting).
Defans: Bruno Alves (Fenerbahce), Jose' Fonte (Southampton), Eliseu (Benfica), Pepe (Real Madrid), Raphael Guerreiro (Lorient), Ricardo Carvalho (Monaco), Vieirinha (Wolfsburg).
Orta Saha : Adrien Silva (Sporting Lisbona), Joao Mario (Sporting Lisbona), William Carvalho (Sporting Lisbona), Andre' Gomes (Valencia), Danilo Pereira (Porto), Renato Sanches (Benfica), Joao Moutinho (Monaco).
Forvet: Cristiano Ronaldo (Real Madrid), Eder (Lille), Nani (Fenerbahçe), Rafa Silva (Braga), Ricardo Quaresma (Besiktas).

MACARİSTAN 

Kaleciler: Gábor Király (Swietelsky-Haladás), Dénes Dibusz (Ferencváros), Gulácsi Péter (RB Leipzig).
Defans: Attila Fiola (Puskás Akadémia), Barnabás Bese (MTK Budapest), Richárd Guzmics (Wisla Kraków), Roland Juhász (Videoton FC), Ádám Lang (Videoton FC), Tamás Kádár (Lech Poznan), Mihály Korhut (DVSC-Teva).
Orta Saha : Ádám Pintér (Ferencváros), Gergő Lovrencsics (Lech Poznan), Ákos Elek (DVTK), Zoltán Gera (Ferencváros), Ádám Nagy (Ferencváros), László Kleinheisler (Werder Bremen), Zoltán Stieber (Nürnberg).
Forvet: Balázs Dzsudzsák (Bursaspor), Ádám Szalai (Hannover), Krisztián Németh (Al-Gharafa), Nemanja Nikolics (Legia Warszawa), Tamás Priskin (Slovan Bratislava), Dániel Böde (Ferencváros).

Euro 2016 Başlarken Notlar

$
0
0
Avrupa Futbol Şampiyonası'na, yapılan değişiklik sonucu artık 16 takım değil 24 takım katılıyor. Bu yüzden finallerde 2012'ye göre 20 maç daha fazla oynanacak. Toplam 51 maçı tribünlerde 2.5 milyon taraftar izleyecek. Bu rakam 2012'deki turnuvada 1.4 milyondu. Bir milyon futbol turistinin 'da bir ay boyunca bir milyar  harcaması bekleniyor.
 2016'nın logosunu Fransızlar değil Portekizliler yaptı. Brandia Central şirketi 2012'nin de logosunu tasarlamıştı. Turnuvanın sloganı 'Le Rendez- Vous', yani bildiğiniz randevu.
Almanya ve son iki kupayı alan İspanya üç kez Avrupa Şampiyonu oldu. 2016'ın ev sahibi Fransa'nın iki kupası var ve bir şampiyonada en fazla gol atan futbolcu da dokuz golle Fransız Michel Platini.
Euro 2016'nın maskotu Super Victor, süper kahraman görünümlü bir çocuk. Victor ismi de oyunun sonundaki zafere gönderme içeriyor.
Euro 2016'nin resmi şarkısına ünlü Fransız DJ. David Guetta imza attı. This one is for you/Bu senin için adlı şarkının kaydında dünyanın dört bir tarafından bir milyon taraftar yer aldı. Vokalde İsveçli Zara Larrson var.
Adaylık döneminde dosyasına 12 stadyum yazan Fransızlar, finalleri 10 stadyumda oynatacak. Açılış ve final maçı elbette ki 81 bin kişi kapasiteli Stade de France'da. Lyon, Lille, Nice, Bordeaux, Lens, Marsilya, Saint Etienne, Toulouse ve Paris de (Parc de Princes) yenilenmiş stadyumlarıyla turnuvaya ev sahipliği yapacak.
Euro 2016'yı dünyada 230 ülke naklen yayınlayacak. Her maçı ortalama 150 milyon kişinin televizyondan izlemesi bekleniyor. UEFA, yayın haklarından bir milyar, sponsorlardan 400 milyon ve bilet satışlarından 500 milyon euroyu kasasına koyacak.
Euro 2016'ya katılan milli takımlar arasında en değerli kadro, 555 milyon euro ile İspanyollara ait. Del Bosque'nin takımını, 452 milyonla Fransa, 349 milyonla Almanya takip ediyor.
Euro 2016'da kupayı kazanan ülke 27 milyon euroyu kasasına koyacak. Turnuvada en düşük maç bileti 25, en yüksek maç bileti (final) 895 euro.
Fransa'da bir ay sürecek futbol bayramının organizasyonunda 6 bin 500 gönüllü futbolseverler de görev alıyor. Bu gönüllülerin yüzde 27'si Fransa dışından. Yüzde 64'ü erkek ve yüzde 36'sı kadın.
Portekiz'in ev sahibi olduğu Euro 2004'te turnuva geliri 853 milyon euro idi. Bu rakam Avusturya ve İsviçre'nin ev sahibi olduğu Euro 2008'de 1 milyar 350 milyona, Polonya ve Ukrayna'nın düzenlediği Euro 2012'de ise 1 milyar 390 milyon euroya yükseldi. Euro 2016 için beklenen rakam ise 1 milyar 900 milyon euro.
Euro 2012'de altı ülke Adidas, beş ülke Nike, iki ülke Puma, üç ülke de Umbro formalarla sahaya çıkmıştı. Adidas, 2016'da dokuz ülke ile lider. Nike bizim milli takım da dahil sekiz ülkenin formasını hazırladı. Bu turnuvada atak yapan Puma, beş ülke, Umbro ise bir ülke formasında yer alacak.

Mahşerin Dört Atlısı

$
0
0

Bir jenerasyonu anlatmak için en güzel karelerden biriydi. 2002 Dünya Kupası’nda Ekvadorlu hakem Byron Moreno’nun etrafında çileden çıkmış İtalyan futbolcular. Kimler yoktu ki! Maldini, Panucci, Buffon, Tommasi, Del Piero, Totti ve Christian Vieri. Yıllar sonra ABD’de uyuşturucu kaçakçılığından hapis yatacak olan Moreno, Güney Kore lehine verdiği kararlarla İtalyanların sabrını taşırmış, yıldızlar karması da üzerine hücum etmişti. O maç, bizim yarı final oynayıp üçüncü bitirdiğimiz Dünya Kupası’nda İtalyanların son maçı oldu. 1998 Dünya Kupası ve Euro 2000’i kazanıp, 2002’ye Brezilya ile birlikte en büyük favori olarak gelen Fransızlar da futbolun bilinmeyen o büyülü tarafına kurban gittiler ve gol atamadan Paris uçağına bindiler. O kupayı 14 yıl önce kazanan Brezilya’nın devirdiği Almanya, 4 yıl sonra 2006’da ev sahibi olduğu Dünya Kupası’nda sambacılarla birlikte final için en büyük adaydı.
Dört yıl önce Uzak Doğu’da bir Güney Amerikalı hakemin gazabına uğrayan İtalyanların kalesinde elbette yine Buffon vardı. Defans dörtlüsüne ise herkes gıptayla bakıyordu. Zambrotta sağ bekte, stoperler Cannavaro ve Materazzi ve sol bekte Grosso. Önlerinde Gattuso ve Pirlo, yetmediği ileride Totti ve Toni kanatlarda da Camoranesi ve Perrrotta. O favori Almanlar, Lippi yönetiminde İtalyanların sağlam defansı karşısında diz çöktüler. Yarı finalde 120 dakikada bir gol bile atamadılar Mavilerin kalesine. Güzel oyun futbol inci gibi işler kendi tarihini. Berlin’deki finalden kalan hatıra Zidane’nın Materrazzi’ye attığı kafadır ama çok az insan penaltılara giden maçın 120 dakikasında gollerin bu oyunculardan geldiğini hatırlar. Juventuslu Trezeguet’nin Juventuslu Buffon’un koruduğu kaleye atamadığı penaltı ve sol bek Grosso’nun kupayı getiren o plasesi…

80’ler ve 90’lara damga vuran Serie A bugün dünyanın en büyük yıldızları için vitrin bir lig olmayabilir ama İtalyanların stadyumlarından sokaklarına kadar işlemiş futbol kültürleri, jenerasyonlar değişse de onları büyük turnuvalarda mecburi gizli favori kılıyor. Bayrağında olmayan mavi rengi kraliyet yıllarından emanet aldığı formasıyla birlikte marşı ve bayrağını kutsal sayan ve bu üçlemeyle milli takımlarının peşine düşen bir millet, komşuları Fransa’nın düzenlediği turnuvaya da birçok futbolseverin dudak büktüğü kadrolarıyla geldiler. Çizme’nin milli takımı demek Baggio, Del Piero, Cannavaro, Maldini , Buffon, Pirlo, Totti ve Vieri demekti ve 38 yaşındaki kaleci Buffon dışında tüm yıldızların artık televizyon başında “Forza İtalia” (Haydi İtalya) diye haykırmak dışında bir katkıları yoktu milli takımlarına. İki Avrupa Şampiyonası bir Dünya Kupası kazanmış İspanya, son Dünya Kupası’nın sahibi Almanya, yakaladığı iyi jenerasyonları pişiren Fransa ve Belçika varken kim bakardı ki İtalyanların yüzüne. Üstelik Veratti ve Marchisio gibi orta sahada iki etkili isimlerini sakatlık yüzünden Fransa’ya getirememiş, pasaport verdikleri iki Brezilyalı Motta ve Eder’e milli formayı teslim etmişlerdi. Olsun, 2006’da kupayı kaldıran Arjantin kökenli Camorenesi de İtalyan Milli Marşı  “Inno di Mameli” yi çaldığında dudaklarını kıpırdatmıyordu. Kimin söylemediğinin önemi yoktu çünkü Buffon, -Alpay Özalan’ı da sollayan performasıyla- milli marşını 14 yıldır bütün yüreğiyle tüm İtalya için söylüyordu zaten…
Dört yıl önce 1 Temmuz akşamı Prandelli yönetiminde finalde İspanyollar karşısına çıktıkları defansta kalede yine Buffon onun önünde Barzagli, Bonucci ve Chiellini vardı. Juventus’u çalıştırdığı dönemde vazgeçmediği bu isimlere üçlü savunma oynatan Antonio Conte,milli takımda da ezberini bozmadı. İtalyan savunmasında oynayanların yaşlarının önemi yoktu, tek gerçek bu adamların mesleklerine olan saygılarından dolayı 365 gün fit olmaları ve verilen taktiği yerine getirmeleriydi. Bu oyunda her zaman rakibinizi forvetinizle imha edemezsiniz, bazen savunma için dizdiğiniz askerler size 90 dakikanın sonunda zaferi getirirler.
BBC kısaltmasıyla anılan Real Madrid’in forvet üçlüsü Bale, Benzema, Cristiano (Ronaldo) bu sezon Şampiyonlar Ligi’ni kazanırken, Juventus’un savunma üçlüsünün de bir BBC olduğu (Bonucci-Barzagli-Chiellini) olduğunu unutmayalım. Kaleci Buffon da dahil yaşlanmayan bu dört adama en büyük hezimeti 4 yıl önce finalde İspanyollar yaşatmış ve kupayı alırken, efsane defans hattı dört gole engel olamamıştı…
Euro 2008-2012 ve 2010 Dünya Kupası’na turnuvada görev yapan bir teknik adam olmasa bile Pep Guardiola’nın oyun felsefesi damga vurmuştu. Almanların ürettikleri anti-tezle 2014’ü kazandılar. Euro 2016 ise, ikili mücadelelerde yıkılmayan, çok koşan, yılmayan ve vazgeçmeyen Atletico Madrid’i yaratan Diego Simeone’nin birçok milli takıma ilham kaynağı olduğu bir turnuva. İtalyanlar da çikolatalarından bile güzel bir kadroyla Fransa’ya gelen Belçika’yı işte bu felsefeyle yıktılar. Önce durdur, sonra vur… 

İtalya kupayı kazanmayabilir, en iyi golcü, en iyi orta saha onlarda olmayabilir, 30 yaşındaki Alman Neuer, 38’lik Buffon’dan daha iyi kaleci diyenler de çıkabilir, “Pique ve Sergio Ramos tandeminden daha iyisi yok” diyenler de haklı çıkabilir ama hiçbir şey Buffon+BBC’nin dünyanın en zor açılan kilidi olduğu gerçeğini değiştiremez. 

Haziran 2016: Bonservissiz

$
0
0

Haziran başı itibariyle bonservisi elinde olan oyuncular. 
  • Steve Mandanda - Marsiglia
  • Nicolas N’Koulou - Marsiglia
  • Roman Neustadter - Schalke 04
  • Ron Vlaar - Az Alkmaar
  • Daniel Agger - Brondby
  • John Terry - Chelsea
  • Gustavo Cabral - Celta Vigo
  • Bruno Alves - Fenerbahçe
  • Martin Demichelis - Manchester City
  • Kolo Touré - Liverpool
  • Bakary Koné - Lione
  • Caner Erkin - Fenerbahçe
  • Benoit Assou-Ekotto - Saint-Etienne
  • Gregory Van der Wiel - Paris St Germain
  • Darijo Srna - Shakhtar Donetsk
  • Ezequiel Schelotto - Sporting Lisbona
  • Alvaro Arbeloa - Real Madrid
  • Marco Motta - Charlton
  • Miguel Veloso - Dinamo Kiev
  • Michael Carrick - Manchester United
  • Mathieu Flamini - Arsenal
  • Tom Huddlestone - Hull City
  • Fernando Tissone - Malaga
  • James Morrison - WBA
  • Tom Carroll - Tottenham
  • Tonny Vilhena - Feyenoord
  • Raul Meireles - Fenerbahçe
  • Mikel Arteta - Arsenal
  • Tiago - Atletico Madrid
  • Roman Shirokov - CSKA Mosca
  • Valeri Fedorchuk - Dinamo Kiev
  • Hamit Altintop - Galatasaray
  • Hatem Ben Arfa - Nizza
  • Daniel Didavi - Stoccarda
  • Yoan Gourcuff - Rennes
  • Tomas Rosicky - Arsenal
  • Cani - Deportivo La Coruna
  • Sofiane Feghouli - Valencia
  • Andrija Zivkovic - Partizan
  • Dirk Kuyt - Feyenoord
  • Victor Obinna - Duisburg
  • Stéphane Sessegnon - WBA
  • Zlatan Ibrahimovic - Paris St Germain
  • Leandro Damiao - Betis
  • Emanuel Adebayor - Crystal Palace
  • Marouane Chamakh - Crystal Palace
  • Mirco Antenucci - Leeds
  • Kevin Kuranyi - Hoffenheim
  • Dimitar Berbatov - PAOK
  • Claudio Pizarro - Werder Brema
Serie A
Ricky Alvarez, Martin Caceres, Yuto Nagatomo, Cristian Zapata, Francesco Lodi, Andrea Barzagli, Kevin Prince Boateng, Riccardo Montolivo, Facundo Roncaglia, Riccardo Meggiorini, Tommaso Berni, Walter Bressan, Giovanni Pasquale, Patrice Evra, Franco Brienza, Alberto Pomini, Gennaro Sardo
Kevin Constant, Alex, Vid Belec, Miroslav Klose, Francesco Totti, Maicon, Modibo Diakité, Mattia Cassani, Manuel Pasqual, Luca Toni, Antonio Di Natale, Philippe Mexes, Abdulay Konko, Massimo Maccarone, Stefano Sorrentino, Marco Borriello, Morgan De Sanctis, Ferdinando Coppola,
Alessandro Gamberini, Seydou Keita, Massimiliano Croce, Simone Pepe, Archimede Morleo, Stefano Mauri, Rubinho, Ferdinando Coppola, Dario Dainelli, Enzo Maresca, Giulio Migliaccio, Dario Dainelli, Maurizio Domizzi, Massimo Zappino, Cristian Raimondi, Bogdan Lobont

La Liga 2016-2017 Kombineler

Serie A 2016-2017 Kombineler

Bundesliga 2016-2017 Kombineler

Viewing all 552 articles
Browse latest View live